"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu kavga nereye varır?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
16 Ocak 2014, Perşembe
AKP-cemaat kavgasında taraflar birbirlerini kendilerine karşı “psikolojik harekât” yürütmekle suçlarken, buna paralel olarak Ergenekoncularla ittifak kurmakla itham ediyorlar. Ve iki tarafın da derin labirentlerde hatırı sayılır bir güç birikimine sahip hale gelmiş olması, dışarıdakilerin bu konuda net bir ayrım yapmasını zorlaştırıyor.

Ama “Hâlâ mı darbe?” yazımızda anlatmaya çalıştığımız gibi, bu tabloda AKP’nin ulaştığı konum, cemaate atfedilen yapıyla kıyas kabul etmez bir üstünlük ve avantajı ifade ediyor.
Meclis çoğunluğuna dayalı bir tek parti iktidarı, hükümetle uyumlu bir cumhurbaşkanı, iktidar üzerindeki asker ve yargı vesayetinin önemli ölçüde geriletilmesi, bürokrasiye hakimiyet, üniversitelerin muhalefet odağı olmaktan çıkması, sermayenin iktidarla iyi geçinme moduna girmesi, güçlü medya ve STK desteği.
Vaktiyle seçilmiş iktidarlara karşı kullanılan MİT’in, bugün müsteşarı üzerinden tamamen Başbakana bağlı bir konuma getirilmiş olması.
Gücün adeta yürütme organında merkezîleştiği böyle bir tabloda, yargı ve emniyet gibi bazı kurumlarda mevzilendiği iddia edilen “paralel devlet” yapılanmalarının etkisi ne olabilir?
Evet, Gülen cemaati için yıllardır seslendirilen “Devletin kilit kurumlarında sistemli bir şekilde kadrolaşıyor” iddiası yeni birşey değil.
Bizzat Gülen’in bu iddiayı destekler mahiyetteki beyanlarının kayda alınarak medyaya servis edildiği ve buna karşı Gülen’in “Bu milletin fertleri, kendi devletlerine sızmazlar; kurumlarda görev almak, herkes gibi onların da en tabiî hakkıdır” şeklindeki savunmaları da.
Bu savunmalar için şu yorumu yapmıştık:
“Demokratik sürecin kendi mecrasındaki akışı içinde, bu milletin fertlerinin devlet kurumlarındaki varlığı her geçen gün daha çok hissedilir şekilde artıyor; Anadolu çocukları bürokraside daha fazla görev alıyorken, bunu kadrolaşma ve ‘ele geçirme’ vehimlerini tahrik edecek veya en azından o vehimleri bahane edenlerce kullanılacak bir üslûpla, belli bir cemaat bağlamında yürütülen özel bir proje olarak algılanmaya müsait söylemlere konu etmenin izahı ne?” (Cemaatler kitabımız, s. 48)
Gelinen merhalede en ilginç hususlardan biri, 28 Şubat’ta cemaate Kemalist devrim muhafızlarınca yöneltilen ithamların, şimdi, yakın zamana kadar destekleyip kader ortaklığı yaptığı AKP tarafından çok daha ağır sözlerle seslendirilmesi.
Ve devlet kurumlarındaki kadroların, cemaat bağlantılı oldukları iddiasıyla hallaç pamuğu gibi dağıtılıp tasfiye edilmesi suretiyle, 28 Şubat’ın dahi başaramadığı bir operasyonun, yine AKP iktidarınca gerçekleştiriliyor olması.
Bu gidişin sonu nereye varır? Gülen cemaatinden sonra sıra diğer cemaatlere de gelir mi?
Ve böyle bir tasfiye operasyonu, AKP’yi statükonun kayıtsız şartsız mutlak hakimi pozisyonuna mı taşır; yoksa derin statükonun pusudaki asıl muhafızları, bu operasyonlarla altını oydurdukları AKP’yi ilk fırsatta harcarlar mı?

Okunma Sayısı: 3178
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ahmet akbaş

    16.1.2014 21:36:00

    CENAB-I HAK GÜZEL TÜRKİYEMİZİ, İSLAMİYETİ, KUR’ANIMIZI, RİSALE-İ NURU, NURCULARI VE ALEM-İ İSLAMİYET-İ ÇAKMA(SAHTE) NURCULARLA(FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ) ÇAKMA(SAHTE) DEMOKRATLARIN (AKP) GAYR-İ MEŞRU MUHABBET VE GAYR-İ MEŞRU İTTİFAKINDAN MUHAFAZA ETSİN. AMİİİİİİN

  • Mustafa Torun

    16.1.2014 21:19:00

    Sayın Seyfeddin Kamil’e

    Lütfen google’a - ’mustafa torun’ yazi_detay.asp - kelimeleri ile sorunuz. Menfi ittifakı hangi cümle ile savunmuşum, delil getiriniz. Mısır hadiselerini siz ve Latif Ağabey gibi yorumlamadığım için mi onların safına yazdınız. Lakin sizler müsterih olunuz.

    Geziye dair Umut Yavuz’un yazısındaki yorumuma bakınız.
    Kazım Bey’in ve Ahmet Battal hocanın pek çok yazısındaki yorumlarıma bakınız.

    Örneğin anayasa referandumuna dair ’Zira bu “evet-hayır” cepheleri netamelidir ve bu cephelerin başını çekenlerin demokrasi karnesi zayıftır. Hem de değneğin iki ucu da bulaşıktır, bulaşmamak lâzım.’ demişim.

    Mısırdaki gösterileri ben de destekledim fakat bizdeki rabiacılar gibi değil. Örneğin o yorumun sonu şöyle bitiyor;

    ’Ne mertçe bir haslet ne yürekli bir dava, ileride çocuklarını karşıları alıp yalakalık, riyakarlık dersi vermek zorunda kalmayacaklar. ’

    Bakınız şimdiki cerayanlar karşısında bizdeki hocalar ve babalar dizlerinin dibine oturan genç dimağlara yalakalık ve riyakarlık dersi vermiyorlar mı? Ne için? Davalarına layık izzetli duruşu sergileyemediklerinden değil mi?

    Daha önce dediğim gibi ’ Yazdıklarım ve söylediklerin beni bağlar öyle keyfemayeşa yazıp konuşamam. Yazarken ve konuşurken en az iki defa düşünürüm. ’ Dikkat ettim de ihzar yerine hep izhar yazmışım. Kusurdan müberra da değilim.

  • Ekrem Öztürk

    16.1.2014 18:38:00

    Arif olana bu kadar tarif yeterli ama bunlarda maalesef o yok.

  • Mehmet Fırat

    16.1.2014 13:26:00

    Tarafların psikolojik hareketleri epey bir geri malzeme ile devam ederken AKP’ nin KEYFİ HAREKATı hem dengeleri bozuyor, hem de büyük zulümlere menşe olabiliyor!
    Şimdi duruma bakalım; gerçekten devlet içinde Hizmet Harekatına mensup bir çok insanın olduğu sır değildir, peki bu kadar insanın sürüldüğü bir ortamda neden tek bir kişi bile ’’çetecilikten’’ mahkemelere verilip dava edilmedi, dahası memuriyetten atılmadı. Bu kış-kıyamette orya-buraya sürülen insanların çoluk çocuğu, çalışan eşlerin durumu ne olacak? Devletin (daha doğrusu RTE’nin)
    bekası uğruna bütün zülumler mübah mı?
    Cezaların, görevlerin kanun dairesinde olmaması yaşananların keyfiliğini gösteriyor. Hani ’’bir gemide bir masum bile olsa gemi yakılmazdı’’ diyor üstadımız. Bu binleri bulan görev değişikliklerindeki insanların gerçekten ’’çeteci’’ olduğuna kaçımız inanıyor. Daha dün’’ Tayyiban’’ rejimi için kendilerini paralayanlar belki kaderin adaleti ile bazı ’’tokatları’’ haketmiş olabilirler, ama yanlarındaki mazlumları görüp alkışlamak bizim için kabul edilir bir hareket olmadığını düşünüyorum.
    Bu kavgada haksızın yanında taraf olmaktansa hakkın yanında durup berteraf olmak evladır! Hem bunlar kim ki Allah’ın hesabına bakmadan berteraf etmekten bahsediyorlar.

  • A. Demir

    16.1.2014 13:10:00

    Yazsam mi yazmasam mi diye tereddüt edip bir süre yazmadigim bir hususu dile getirmek istiyorum. Bir vakitler cemaate yönelik olarak bazi tavsiyelerde bulunan ve bazen alenen, bazen de satir aralarinda hissettirerek hükümete taraftar bir üslupla bildiriler yayinlayan büyüklerimiz, simdi de kamuoyuna adeta terörist gibi takdim edilen ve hashasiler olarak vasiflanip her türlü hakarete maruz birakilan, kücük görülen malüm cemaatin su haline bakip ta, bu defa da destek ciktiklari hükümeti ikaz edici bir bildiri yayinlarlar mi?

  • seyfeddin kamil d.

    16.1.2014 11:26:00

    Sn. Mustafa Torun; Bu yorumunla ’okuduğunu anlayanlardan olduğunu’ ispat ettin. Ama geçmiş yorumlarında menfi ittifakta olanları savunduğunda hepimizi feveran ettirmiştin. Her neyse ama hala ’okuduğunu anladığını’ zannedenler çok var.

  • demokrat

    16.1.2014 08:58:00

    Son paragrafın noktalı virgülden önceki cümlesine cevapEvet,son cümleye cevap:İnşallah...

  • özdemiroğlu

    16.1.2014 07:15:00

         Bu dönemde ’’Cemaat’’ cılız seslerle sadece kendini müdafaa etmeye çalışmakta,AKP ve iktidar ve özellikle Erdoğan ilamaşallah meydanlarda esip gürlemekte ve hatta cemaate ’’Haşhaşiler’’ diyecek kadar işi hakaret boyutuna ulaştırmaktadır.Evet Cemaat,Allahüalem manevi olarak kefaret ödemekte veya tecziye edilmektedir,kabul.Ancak diğer bir doğru da,iktidarın da o kadar pir ü pak olmadığı meydandadır.C.Allah,adaleti ile elbette sonuca ulaştıracaktır.Ümmet için,ülkemiz için hasarsız bir sonuç olsun temenni ediyoruz.

  • ramazan tavşan

    16.1.2014 02:43:00

    siyasal islamcıların çıkmazı işte burada kendini gösteriyor.
    akp ile bu bir kez daha turnusol gibi test ediliyor.
    ilk ortaya çıkışlarında herkesten daha çok, en iyi müslüman biziz, biz
    iktidar olduğumuz zaman bakın dine ve dindarlara nasıl hizmet ediliyor. iktidar olunca da bütün iyilikleri kendinden menkul zannederler. kendilerinden sonrasını tufan olarak gösterirler. bakın 12 yıldır hiçbir hukuki iyileştirme, yargının işlerliği ve adaletin çabuklaştırılması adına laftan öteye hiç bir adım atılmamıştır. referandumda da bu milletin %60 ı yeni anayasa için kandırılmıştır.
    ve 12 yılın sonunda gelinen en önemli nokta bu ülkenin allahtan korkan, kul hakkı yenmesine rıza gösteremeyen ve mega yolsuzlukları ifşa eden kadroları önce fetullahçı damgası yediler, sonrada fethullaçı tabiri yetmedi haşhaşin benzetmesiyle burokrasideki yetişen değerler katledildi. ben fethullahçıları savunmak için söylemiyorum ama onların da bu ülkenin ortalama vatandaşları kadar devletine hizmet etme, burokraside yeralma hakları yok mu. bu burokraside çalışanlar bir hukuka ve denetim mekanizmasına tabi değiller mi.
    sonuç: dine en iyi hizmet parolasıyla çıkılan yolun sonu ergenekoncularla birlik olup , ülkenin yetiştirdiği dindar kadroları devletten uzaklaştırmak ve elde edilen genimetin başındaki ömrünü biraz daha uzatmakla bitiyor.
    ülke insanımız bir kez daha en yumuşak yerinden kandırılıyor.

  • Sezai Mumcu

    16.1.2014 00:38:00

    Gelinen noktada süfyanî vizyon ve misyon kokuyor.
    Bu da AKP-Bahari

  • Mustafa Torun

    15.1.2014 23:29:00

    Kimse kimseyi harcamaz. Menfi ittifak için gerekçeler hala mevcuttur. 28 Şubat postmodern darbesinden sonra artık çizmeli darbeler olmaz demiştim. AKP nin iktidara getirilmesi İngiliz ve ingilizin gayrı meşru veledinin desteğinde gerçekleşen modern bir darbedir demiştim. Darbenin hedefinde de AB ile Türkiye üzerinden müslüman coğrafyasının birleşmesini engellemek vardır demiştim ve bu köşelerde yorumlamıştım.

    Modern darbe hala hüküm sürmektedir.

    Mevcut çekişme ise diyet ödemedir. Şöyle bir bakalım bu menfi ittifakta olanlar hangi diyetleri ödediler.

    Örneğin asker destek verdiği bu modern darbe için Ergenokona bazı komutanlarını feda ederek diyet verdi karşılığında Mustafa Kemal liderliğindeki komutasını korudu. Safdil müslümanlara, askeriyenin peygamber ocağı ümidini verdirerek, onların modern darbe için gözükapalı ve canhıraş desteğini kazandırdı. Eğer Türkiye AB ye girmiş olsaydı, orduda M. Kemal in izleri hızla kaybolacaktı.

    Örneğin halk partisi, en iyi halk partili liderini diyet verdi. Karşılığında kendi politikalarını kendisinden daha iyi halka kabul ettiren AKP iktidarını kuvvetlendirerek AB ye istemeye istemeye girmek ikiyüzlülüğünden kurtuldu. Kemalizm ile inandığı hayalinin peşinden gitmeye devam ediyor. Eğer Türkiye AB ye girmiş olsaydı, halk partililerin hayal devletleri ve ulu lideri zirüzeber olacaktı.

    Örneğin millet partisi, has erkeklerini bu post modern darbe uğruna diyet verdi. Kendi iktidarında yapamayacağı politikalarını AKP ye devrederek Kıbrıs, Ermenistan, Kürdistan, İttihad-ı İslam konusunda yol katedilmemesini sağladı. Eğer Türkiye AB ye girmiş olsaydı, Kıbrıs kambur ve kangren olmaktan çıkacaktı. Ermenistan sırtımızdan hançer olmayacaktı. AB hatrına bizimle dost olacaktı. Kürt Türk’e nazaran gabi ve cahil kalmayacaktı. Türk dünyaya bedel teraneleri okunmayıp uhuvveti İslam revaç bulacaktı.

    Örneğin din partisi, vücudunu diyet verdi. Karşılığında hıristiyan kulübü olan AB ile müslüman Türkiye’nin dost olmasının önü alındı.

    İsrail bile diyet ödedi, one munite diyeti. AKP ile Erdoğanizmi palazlandırdı. Karşılığında müspet Avrupanın İslam coğrafyası ile kuçaklaşmasını geciktirdi ve başına buyruk hareket etme lüksü kazandı. Eğer Türkiye AB ye girmiş olsaydı İslam için fütühat olacaktı. Ortadoğu kan değil ab-ı hayat ile sulanacaktı. Türkiye akıllanıp kardeş kardeşi kırdırmak yerine deva dağıtan el olacaktı. Komşularının zayıflığı ile beslenen mel’un millet zelil ve sefil kalmaya mahkum olacaktı.

    Risale-i Nurun şahsı manevisinin vazifelerini deruhte etme hayal ve hülyasını kapılan muhakeme-i akliyeden noksan, hissiyatın galebe çaldığı tembel ve korkak, bidava güruh, bu hayali uğruna yatağa girdiği kocasından tokat yiyerek diyet ödüyor. Ödeyecek te. Üstelik bunu ilk kez yapmıyor karaoğlanla flört ederkende ödediler. Karşılığında hayal kurmaya hülyalar görmeye devam ettiler. Eğer Türkiye AB ye girmiş olsaydı Risale-i Nurun şahsı manevisinin dünyadaki yardımcıları olan İsevilik dini hakikisini bilen Avrupa yüz sene önce arkasında saf tutuğu davaya takviye kuvvet verecek ve yeniden asr-ı saadete zemin izhar edecekti.

    ....

    Daha da yazmamak gerektir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı