MGK-gizli anayasa/kırmızı kitap eksenli tek adam rejimine sokulan ülkemizi parlamento odaklı çoğulcu demokrasiye döndürmek için muhalefetin münhasıran bu hedefe kilitlenen çok sıkı ve kuvvetli bir dayanışmaya girmesi şart.
Diğer konulardaki fikir ayrılıkları ve yaklaşım farklılıkları en azından bu süreçte bir kenara bırakılarak demokrasi için ittifak kurmaları ve işbirliği yapmaları kaçınılmaz.
Millet İttifakı bu ihtiyacın ortaya çıkardığı bir birliktelikti. İlk denemesi 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçiminde yapıldı. Sonuç alınamasa da o şartlarda küçümsenmemesi gereken, ilerisi için önemli işaret ve ipuçları veren bir tecrübe oldu.
Bilhassa CHP’nin mütedeyyin ve muhafazakâr kitlelere yönelik açılımları açısından.
İkinci ve daha net bir adım 24 Haziran 2018 seçiminde atıldı. CHP’nin demokratik desteğiyle yola çıkan İyi Parti denkleme dahil oldu. DP ve SP de ittifaka katıldı. Bu beraberlik AKP üzerinden Meclisi tamamen kontrol altına alma planını frenlerken siyasete yeni bir denge getirdi.
Üçüncü aşama geçen sene 31 Mart yerel seçimi oldu. Millet İttifakı bu seçimde de gelişerek devam etti ve Ankara, İstanbul belediyelerini aldı. 23 Haziran’daki ikinci İstanbul seçiminden çıkan sonuç bunu perçinledi.
İktidar blokundaki çözülmeye paralel olarak yaşanan bu süreç, Millet İttifakının başarılı bir çizgide yürüdüğünü ve bunalmış halkın alternatif arayışına cevap verme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.
Gelinen noktada bu ittifakın, parlamenter demokrasiye dönüş hedefine odaklanan sıkı bir dayanışma ile kuvvetlendirilmesi lâzım.
Ve bu dayanışmanın sivil toplum ayağı tahkim edilmeli. Demokrasi ortak paydasında buluşan farklı toplum kesimleri mutlaka bir araya gelmeli ve güçlerini birleştirmeli.
Bu noktada, 110 yıl önceki yazı ve konuşmalarında meşrutiyeti “millet hâkimiyeti” olarak tanımlayan Bediüzzaman Said Nursî’nin, “Mevcudiyet-i milleti göstermek lâzımdır. Mevcudiyetinizi ittihadla gösteriniz” sözleri, tam da bu manaya vurgu yapıyor.
O gün meşrutiyet, bugün demokrasi.
Madem hâkimiyet milletindir; o zaman milletin “Ben varım” demesi ve bunu birleşerek göstermesi için daha neyi bekliyoruz?