Mecliste 15 Temmuz kalkışmasını araştırmak üzere kurulan komisyonun hazırladığı raporun âkıbetiyle ilgili tartışmalar devam ediyor.
Yapılan açıklamalardan çıkan netice şu:
AKP hadiseyi kendisine göre değerlendirip metinde ekleme ve çıkarmalar yapmış, muhalefet buna itiraz ederek şerhini koymuş ve rapor bu şekliyle Başkanlığa sunulmuş.
Ne var ki, Başkanlık genel kurula indirmemiş. Orada görüşülmeden Meclisin görev süresi dolunca da rapor “kadük” hale gelmiş.
Meclise gelmesinin bizzat AKP yöneticileri tarafından engellendiği yönünde yine AKP içinden seslendirilen birtakım iddialar var.
Öyle ise sebebi, iktidarın geçmişteki ilişkilerinden kaynaklanan çekinceleri olabilir.
Ama AKP iktidarının uzun yıllar birlikte çalıştığı yapıya sonradan yönelttiği suçlamalar vârit ve sabit ise, birinci suç ortağı AKP’dir ve siyasî sorumluluğu da öncelikle ona aittir.
“Aldatıldık, Rabbim ve milletim bizi affetsin” diyerek bu sorumluluktan sıyrılınamaz.
Yaşanan süreçteki suç tarif ve kriterlerinin çok problemli olması da ayrı bir handikap.
Bu noktada, işin esasını teşkil eden ve hâlâ aydınlatıl(a)mayan 15 Temmuz olayını kim planlayıp organize etti ve kim bilerek rol aldı ise, hepsinden hukuk önünde hesap sorulması gerektiği hususunda herkes mutabık.
Ama bu olay gerekçesiyle başlatılan süreçte, iktidar hakkındaki yolsuzluk-rüşvet iddialarının gündeme geldiği 17-25 Aralık milat yapılarak tedavüle konulan ve cemaat mensubiyetini terör örgütü üyeliği ile özdeşleştiren suç kriterleri, işi farklı yerlere götürdü.
Perinçek’in “O adı biz koyduk, Yargıtay kararlarına iliştiren de biziz” dediği yaftanın hiç sorgulanmadan herkes tarafından kabul ve tatbiki, hukuk tahribatını daha da büyüttü.
Uygulamadaki çelişki ve çifte standartlar, aynı kriterlerin bazı iktidar çevrelerine hiç işletilmezken, darbeyle de, terörle de hiçbir ilgisi olmayan yüz binlerce kişiye insafsızca uygulanması, işi tümüyle çığırından çıkardı.
Yargının, daha önce hiç görülmemiş boyutlarda siyasîleştirilmesi, darbe davaları dahil, yargılamaların tamamına gölge düşürdü.
Sonuçta tam bir hukuk enkazı oluştu.
Bu enkazı temizleyip hukuka dönüşü sağlamanın şartı, “Herkes için adalet” duyarlılığına sahip samimî bir iradenin iktidar olması.