2004 Ağustos’undaki MGK kararında, Gülen cemaatine ait okulların faaliyetlerinin İçişleri ve Millî Eğitim Bakanlıklarınca takibe alınması; “şüpheli ve yasadışı faaliyetler”in rapor edilmesi; cemaate ait kurumlara yaptırım getiren yasal düzenlemeler yapılması; öğrenci evleri kapsamında “sempatizan ve yandaş edinme faaliyetlerinin İçişleri Bakanlığı tarafından izlenmesi” isteniyormuş .
Bu haberle ilgili olarak iktidar cenahından yapılan açıklamalarda, söz konusu planın ve altındaki imzaların doğru olduğu ifade edildi.
İmzalama gerekçesi olarak da o günün konjonktürü gösterildi. Askerî vesayetin çok güçlü olduğu, darbe planlarının yapıldığı, dahası planın bizzat dönemin Cumhurbaşkanı Sezer tarafından kurul gündemine getirilip dayatıldığı bir ortamda hükümetin buna karşı çıkma imkânı bulunmadığı gibi açıklamalar yapıldı.
Ancak sonrasında, bu kararların “tavsiye” olmanın ötesine geçirilmediği, uygulamaya konulmayıp “yok hükmünde” kalmaya mahkûm edildiği, dahası MGK’nın etkinliğini iyice azaltan adımların atıldığı ve hürriyetlerin alanını genişleten düzenlemeler yapıldığı vurgulandı.
Bu çerçevede, o günün kırmızı kitap olarak anılan Millî Güvenlik Siyaset Belgesinde irticanın bir numaralı tehdit olarak gösterildiği, ama bilâhare bunun da değiştirildiği belirtildi.
Ayrıca, 2004’ten bu yana dokuz yılı aşkın bir zaman geçtiği, o tarihte alınan bir kararın uygulanması için bugüne kadar beklenmesinin mantıklı olmadığı, dahası bu süre içinde tam tersine Gülen cemaatini rahatlatarak camianın önünü açacak icraatların yapıldığı söylendi.
İlaveten, o MGK kararına imza atan komutanların, biri dışında (Aytaç Yalman), Balyoz davasında yargılanıp mahkûm olduğu ifade edildi.
Tüm bunlar madalyonun bir yüzündeki gerçeklere tekabül ederken, diğer yüzünde başka bazı gerçekler de var. Ve bunların başında, dokuz yıl önceki MGK kararında yer alan hususların, şimdi farklı yöntemlerle ve doğrudan sivil hükümetin kararı ile hayata geçirilmekte olduğunu düşündüren gelişmelerin yaşanıyor olması geliyor. Önce yargıdaki “cemaat kadroları”nın önünün kesilmesi, ardından dershaneler operasyonu, sonra polis teşkilâtına ve iş dünyasına yönelik planların gündeme gelmesi.
Fark, MGK kararının postmodern müdahale usulleriyle değil, sivil yöntemlerle uygulanması.
***
3.12.13’teki “MGK kararından AKP uygulamasına” yazımızda böyle demiştik. Erdoğan’ın “MGK açıklamasında vurgulandı. Mesele artık devlet politikası haline geldi. Paralel yapıya karşı 30 Mart’tan sonra birçok adım atacağız” şeklindeki beyanları üzerine (Star, 5.3.14) bir kez daha hatırlatma gereği duyduk.