"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risaleye lûgatçe de mi tahrifat sayılıyor?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
17 Ağustos 2014, Pazar
Keyfî bandrol engelinin ve ardından getirilmek istenen devlet tekelinin en önemli gerekçesi, “Risale-i Nur’un sadeleştirilmesini önlemek” olarak gösterildi. Ama bandrol engeli ilk önce Yeni Asya Neşriyat’ın, orijinaline uygun olarak yayına hazırladığı “Vesvese Bahsi” adlı risaleye çıkarıldı...
Bandrol engelini “sadeleştirme” gerekçesiyle haklı bulup savunan ve risalelere devlet tekeli getirilmesini de “Hamd olsun, artık devlet sahip çıkıyor” diye sevinçle karşılayanlar var.
(Gerçi bu işin çok fazla uzamasından kaynaklanan rahatsızlığın o cenahta da giderek yayıldığını gösteren işaretler artıyor, bu ayrı bir konu.)
Üstadın hayattaki talebelerinden bazı muhterem ağabeylerimiz de bunların arasında.
Hürmetimiz baki olmakla beraber, onların bu yaklaşımına iştirak etmediğimizi şimdiye kadar değişik vesilelerle hep ifade edegeldik.
Sadeleştirme konusundaki haklı hassasiyetlerini ise paylaşıyoruz. Nitekim “Risale-i Nur Neden Sadeleştirilemez?” adıyla neşrettiğimiz kitabın başına, onların imzasını taşıyan detaylı mektuptan geniş bir bölümü koyduk.
Ağabeylerimizin sadeleştirmeyi “tahrifat” olarak gören değerlendirmesine katılıyoruz.
Ancak risalelere lûgatçe ve indeks konulup ayet ve hadis meallerinin verilmesini de “tahrifat” sayan yoruma ise anlam veremiyoruz.
Lûgatçeli ilk risalenin Üstad döneminde hazırlandığı, Asa-yı Musa örneği ile sabit. Ve bir mektubunda Üstadın, eserin “lûgatnamesini hasta olduğu halde çok güzel ve âlimane yazan, lûgatnamenin başında güzel bir fıkra derceden...” Mehmed Feyzi ile ilgili takdirkâr ifadelerini okuyoruz (Emirdağ Lâhikası, s. 386).
Gayrimünteşir bir mektupta da “kahraman Nazif, Küçük İbrahim” ve diğer İnebolu fedakârları için “Zülfikar’ın tashihatına ve sair hizmetlerde ve lûgatların tercümelerinde... zevkle çalışmaları, Nur dairesini, belki bu memleketi minnettar ediyor” sözlerine yer veriliyor.
Sadeleştirme yanlışını yapanların en önemli gerekçesi, özellikle genç nesillerin risaleleri anlayamaması. Hal böyle iken lûgatların anlamının öğrenilmesini kolaylaştıracak çalışmalara da karşı çıkılırsa, işin sonu nereye varır?
Bildiğimiz kadarıyla ilk lûgat çalışması Mustafa Ateşmen’in imzasıyla yayınlanmıştı. Sonra Abdullah Yeğin’in Büyük Lûgat’ı çıktı. Son dönemde yapılan ise, lûgat karşılıklarının, eserlerin ya sonuna ya da sayfalarına konulması.
Bunun ne mahzuru ve tahrifatla ne ilgisi var? Önemli olan, lûgat manalarının doğru verilmesi. Orada yanlışlar varsa, düzeltilsin. Veya denilebilir ki, sayfalara değil de, kitabın sonuna konulsun. Ki, Yeni Asya bunu da değerlendiriyor. Ama lûgatçeyi tahrifat saymak niye?
Okunma Sayısı: 3410
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Bilâl Tunç

    18.8.2014 16:09:00

    Sâdeleştirme bahânesiyle tahrif, Risâleleri koruma bahânesiyle Tekelleştirme, bandrol bahânesiyle yayın yasağı hiçbir şekilde kabûl edilemez!.. Lugatçeli Risâle basımını tahrif saymak ise; ilmî olmadığı gibi, iftirâ olur.. Ancak lugatçe, bâzı iltibâs olunabilecek kelimelerle sınırlı kalmalı.. ÂBİDE// ‘ÂBİDE; ÂCİL // ‘ÂCİL; ADED//ÂDET; ADEM//ÂDEM; ... KĀNÛN//KÂNÛN; ... SAVÂB//SEVÂB; ... ZÂHİR//ZAHÎR; ... gibi. Yoksa bâzı yorumcuların değindiği gibi; hem israftır, hem kullanılışlı da olmamaktadır.. Sâdece cep boylarında kullanlışlı ve faydalı olabilir.. Hem, LUGAT kitapları ne güne duruyor?.. Bunun yerine çok dahâ mühim olan ve çok ihmâl edilmiş bulunan TASHİH, NÜSHA BİRLİĞİ ve İMLÂ mes’ellerine ağırlık verilmelidir..

  • a.kurt

    17.8.2014 20:59:00

    1- Kesinlikle üstadın orijinal metninin alt, üst veya yanlarında bir ifadeye yer verilmemelidir. Lügatçe, ayet mealleri… Sonradan yapılan bir çalışma olduğunu çok açık ifade edecek bir formatta düşündüğünüz gibi kitabın arkasında yer almalıdır.
    2-Ayrıca Risale-i Nur’un orijinaline sadık kalınarak yapılacak okumaların asıl olduğunun özellikle vurgulanarak yazı ile belirtilmesi gerekmektedir.
    3-Lügat kullanmanın artı değer katabileceği gibi olumsuz yönlerinin de (manayı daraltıcı, Külliyatın iç Lügati manalarından koparabileceği…) Lügatçenin başına yazılmalıdır.
    4-Risale-i Nur’un kendi iç Lügatinin olduğu müteaddit okumalarda bunun inkişafı ile daha deruni manaların inkişaf edebileceği yazılmalıdır.
    5-Risale-i Nur’u Risale-i Nur ile açıklamak gibi; Lügat çalışmalarında Kelimenin Lügati manasının Risale-i Nur’dan yapılacak alıntılar ile yapılması esas olmalıdır.
    Allah çalışmalarınızda muvaffakiyetler ihsan etsin.

  • a.kurt

    17.8.2014 20:58:00

    1-Umumi derste; Ayet-i Kerime okunmadan alttaki meal okunuyor, daha sonra orijinal külliyattaki metinden aynen şöyle devam ediliyor: “… AYETİ” oysa okunan ayet değil mealdi. Meal Ayet-i Kerimenin yerine ikame edilmişti. (Şu anda yönetim kurulu üyelerimizden birinin yaptığı derste)
    2-En az o kadar birikimli ve değerli başka bir ağabeyimiz (Genel Temsilci vasıflı). Umumi derste: 19. Mektubtan yapılan bir derste bir Hadis-i Şerif okuyor ve alttaki kaynakçaya bakılarak şöyle bir ifadede bulunuluyor. “Bu hadis Buhari, Müslimden alınmış...” oysaki malumdur ki Külliyatta Hadis-i Şerifler hiçbir yazılı kaynaktan alınmamıştır.
    3-Genellikle çokça yapılan hatalardan biri de, Orijinal metinden kopup her defasında alttaki meal okunmaktadır. Yerli yersiz yapılan bu atıflar dersin insicamını bozmakta ve orijinal mesajlarının arasına perde olmaktadır…
    Yeni yapılacak çalışmada daha iyi sonuç alınabilmesi için de aşağıdaki hususların dikkate alınmasının gerekli olduğu düşüncesindeyim.

  • a.kurt

    17.8.2014 20:57:00

    Risalelere Lügat ve Ayet Meallerinin konulmasının şahsım, çevrem ve ilk okumaya başlayanlar arasında olumlu katkılar sağladığını söyleyebilirim. Bununla birlikte elbette Kainatta Hakak-i Hakaik Hakak-i nispiye göre çok azdır. Ve tekamül esastır. Tüm iyi niyetlere rağmen Lügatçeli Risalelerin geçen zaman içerisinde bazı mahsurları da beraberinde getirdiği kanaatindeyim. Her şeyden önce Külliyatın Orijinal formatında bir değişikliğe yol açarak, Hakaik-i hakaik-i farkında olmasak ta niyetimiz bu olmasa da Hakaik-i nispiye mertebesine indirgemiştir. (alttaki örneklerdeki mahzurlar vb.) Hakikat noktasında ve Hakikat canibinden bakılınca oldukça sıkıntılı ve kabulü zor bir durum olduğu düşüncesindeyim. Bu kabulü zor durum ve sıkıntının da, bize BANDROL SIKINTISI olarak KADER-İ BİR İKAZ olarak yansıdığı kanaatindeyim.

  • a.kurt

    17.8.2014 20:57:00

    Lügatçeli Risale çalışmasının daha iyiye, daha güzele götürme düşüncesi ve gayretinin içinde olunması sevindirici bir gelişmedir. Bu bağlamda Lügatçeli Risale birçok yönü ile olumlu olmuşsa da bazı yönleri ile olumsuz (tahrifat) diyebileceğimiz sonuçları pratikte vermiştir. Bununla ilgili bir kaç örnekleme yapmak istiyorum: (Örneklemelerde şahısların sıfatları belirtmemde ki maksadım işin ciddiyetini vurgulamak ve bu hataları yapanların yeni okuyuculardır zehabına kapılınmaması içindir.)

  • ali yeşilkaya

    17.8.2014 14:29:00

    sadeleştirme falan bahane.
    amaç yeni asyayı bu kulvarın dışına itmek.böylelikle risale-i nurları da diğer siyasi islamcı cemaat ve tarikatlar gibi sıradanlaştırmak.
    seçim döneminde açıkça görüldü ki içtimai açıdan demokrat ve ahrar olmayan nurcuların,toplumda hiçbir tesiri kalmıyor,sıradanlaşıyorlar.çünkü bu dava cüzlerine ayrılamayacak bir bütün.
    üstadın tesbitiyle ’skolastik bataklığına’ düşmeyen tek grup kaldı.
    onları da bu ’islami skolastiğe’ atarlarsa,üstadın,ve dahi islamın hakimiyet-i ilmiyesini kıyamete kadar durduracaklar.
    islam ve insan düşmanlarının tüm planı bu az ama öz cemaati bitirmek.hiç buğdayın kalmadığı bir dünyada,bir avuç buğday tanesi neyi ifade ediyorsa,yeni asya da,mehdiyet davasında onu temsil ediyor.
    tüm insanlığa,tüm islamlara ve özellikle tüm nurculara ’doğru islamiyeti ve islama layık doğruluğu’ göstererek,yeryüzünü yeşillendirmek kabiliyeti olan bu bir avuç SADIK NUR TALEBESİ yok edilmek isteniyor.
    hadisenin başı da sonu da budur.

  • celal can

    17.8.2014 14:11:00

    2--bunlari soylerken simdiki siyasi sahis ve parti akla gelmesin.iman davasinda ne sikinti ve zorluklar yasamis bir sahsi maneviyi kast ediyorum.ve bunun yansimalarini yeni asya ailesinin icerisinde genclere gonul vermis degerli abiler ve sizlere masallah barekallah diyorum.

  • celal can

    17.8.2014 14:01:00

         Risalei nurlarin devlet tekeline alinmasinin kotu sonclari simdilerde anlasilmayabilir yanliz unutmayalimki bu tur girisinlerin sonuclari 10 yada20 sene sonra ortaya cikar.bizler etkilenmeye biliriz fakat onumuzde kusak ve nesiller iman hakikatleri noktasinda hakiki ehli sunnet anlayisindan uzajlasabilir.iman hakikatleri ozgurce yasanmali.bir sahsa ,partiye,sirtini dayamamali,özgur bir sahsi manevinin icerisinde ozgurce yasanmali.dun olanlar bugun yok bu gun olanlarda olmayacak,keskin bir ideolojiyi benimsemis bir sahis ve partinin kucaginda kendimizi bulabiliriz.RN asli zaten devamliligi gerekli kiliyor.bir satiri yuzkere okusak herdefasinda baska bir hakikatve aleme rast geliyoruz.saadelesmesinde bir hakikate rast gelip kendisina ictaat kapisi acma tehlikesi olacak ve bir daha okunmayacak.eline alan bir daha almayacak.simdiki gencler her halttan haberi varda RN nurlari niye anlamasin RN gonul vermis olanlarda genc degillermiydi.simdi gencler soganin cucugunu yiyor.1)

  • Mustafa BİTER

    17.8.2014 11:53:00

    Söze şöyle gireyim;Kemalistleri 1930 ’ larda yaşamakla suçlayanlar bir de kendilerini aynada seyretsinler.
    Şahsen Risale-i Nurların son basılış şekilleri bence çok güzel,çok mükemmel.İtiraz edenler 1930 ’ larda değil 1900 ’ lerde yaşıyor.
    Başkaları gibi (Üstadımız yaşasaydı şöyle yapardı,böyle yapardı gibi bir densizlik yapmak istemiyorum),Rahmetli Zübeyir Ağabey gibi sadırdan değil,satırdan konuşmak istiyorum;
    Peygamber Efendimiz nasıl yeni aydınlatma cihazları getiren tüccarlara dua edip bunlarla mescidi aydınlatmışsa;Üstadımız da Risale-i Nurların önce teksir makineleri ile,sonra matbaa harfleri ile basılmasına sevinmiş,memnun olmuş ve dua etmişse,hele bir de Risale-i Nurların ciltlenerek sunulmasına duyduğu memnuniyetini izhar etmişse,Radyo’dan okunan Kur’an-ı Kerim için rızasını belirtmişse.....
    Yeni Asya’nın son baskılarını görseydi acaba ne derdi ?
    Tefekkür etmek bir tür ibadet değil mi ? Tenkit etmeyelim,tefekkür edelim...
    Acaba Üstad ne derdi ?

  • M. Ali KAYA

    17.8.2014 11:48:00

    Risalelerin kenarına veya sonuna haşiye kabilinden Lügatçe koymak tahrif ve günah ise Celalettin-i Suyuti (ra) ve diğer müfessirlerin Kur’an-ı Kerimin ayetlerinin yanına ayetleri açıklayan ve tefsir eden kendi anlayışlarını yazmalarına küfür demek lazım. Böyle saçmalık olur mu? Bu doğrudan doğruya ilme engel olmak, doğru anlaşılmasın herkes kendi kafasına göre yanlış anlasın ve ilimde akıl-mantık ölçülerinde doğru anlaşılmasın istemektir. Asıl tehlike ve yanlış buradadır.

  • Garib Doğu

    17.8.2014 10:56:00

    Kürtçe de şöyle bir söz vardır:’’Go acele bizine te nane şifen du hi’’Türkçesi:Keçinin eceli gelince çobanın ekmeğini yermiş.Evet Risale-i Nurla oynamak basit bir hadise değildir.Herkes aklını başına alsın,bu kudsi hakikatlarla kimse oynamasın diyoruz ama,sadeleştirme ve tekelleştirmeyle en alası yapıldı.Bununda çok ağır bir bedeli olsa gerek. Tırnakla dağın kazılması gibi, inanılmaza derecede zorluklar,sıkıntılar,eza ve cefalar içinde yazılıp,neşredilen ve yine bin bir türlü zorluklarla bugünlere kadar getirilen bu mukaddes dava ve neşredilen nurlara ilişilmemeliydi.Çünkü büyük manevi bir risk taşıyor.Nurlar inayeti rabbaniye altındadır.Bugüne kadar ilişenler iflah olmamış,bundan sonrada olmayacaktır.Bunu yapılanların Risale-i Nur’un sevgisiyle,hamiyetle izah edilmesi mümkün değildir.Şerh,izah,tanzim gibi daha birçok dev meseleler dururken,sadeleştirme ve tekelleştirme gibi,Risalelerin ruhuna zıt fiiller de nereden çıkıyor.Bu yapılanları iyi niyetle izahı mümkün değildir...

  • halil

    17.8.2014 10:06:00

    Sadece bahane!!!

  • gül bahar

    17.8.2014 08:10:00

    sadeleştirilme meselesi tabiiki tartışılmalı, ancak eleştirileri okuduğumuzda insanı dehşete düşüren ifadeler kullanılıyor. maalesef biz orjınalini savunurken risalelerin bize kazandırmış olması gereken edepten uzaklaşıyoruz.bu da ayrı bir problem . Üstadın dediği gibi insanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden dehşetli kelimeler var,ehl-i iman bilmeyerek istimal ediyorlar.

  • HÜSEYİN İLHAN

    17.8.2014 06:53:00

    ’HAK’KIN HATIRI ALİDİR,HİÇ BİR HATIRA FEDA EDİLMEZ, düsturunu bilmiyormu bu ağabeylerimiz?Bilmemeleri mümkün olamaz.Peki günler ve aylardır risalei nurun neşrine mani olunmayı nasıl sabırla karşılayabiliyorlar.
    Ahirette bunun hesabı kolay olmaz diyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı