Geride bıraktığımız hafta sonu, Kitap Fuarındaki “Yeni Asya’dan İttihad’a” konulu söyleşi ve imza programı için gittiğimiz Mersin ve bu vesileyle uğradığımız Adana’da bölge okuyucularımızla bir defa daha bir araya gelme fırsatı bulduk.
Son dönemde gittiğimiz diğer bölgelerdeki heyecan, dinamizm ve coşkuyu oralarda da müşahede ettik. Memnuniyetle gördük ki, şahs-ı manevî her yerde olduğu gibi oralarda da hizmetine sahip ve dimdik ayakta. Bütün saldırı, kara propaganda ve karanlık algı operasyonlarına rağmen.
İşin hizmetimize bakan yönü böyle.
Ülkenin her köşesini yakan mağduriyetler boyutunda ise, özellikle Mersin’de yürek paralayıcı acı gözlem ve tesbitlerimiz oldu.
Meselâ kitap fuarındaki söyleşimizin ardından yanımıza gelen genç bir hanım, yaşadıklarını gözyaşlarıyla anlatmaya çalıştı.
Cezaevinden yeni çıkmış. Eşi hâlâ içerideymiş. Yaşadıklarını yazdığı kâğıtları verdi, biz maille göndermesini isteyince “Herşeyimiz takip ediliyor, oradan gönderemem” dedi.
Yanında en büyüğü 11-12 yaşlarında birkaç çocuk vardı. Onların da anneleri geçtiğimiz günlerde tutuklanmış. Yaşlı gözlerinden okunan acı ve ıztırap anlatılabilecek gibi değil.
“İnşaallah bunların hepsi geçecek, metin olun” diye tesellîye çalıştık, ama bu masumları ortada bırakıp ağlatırken hâlâ “mağduriyet edebiyatı”ndan dem vuranları, “Mağdur falan yok” diyenleri, “Acırsak acınacak hale geliriz” deyip bu zulümlere gaz verenleri bir kez daha Rabbimizin adaletine havale ettik.
Bu arada özellikle Mersin, Osmaniye ve bilhassa da Tarsus cezaevlerindeki keyfî uygulamalarla ilgili birçok şey dinledik.
Risale-i Nur’un ve gazetemizin sokulmadığı bu cezaevlerinden bilhassa Tarsus’takinde öyle şeyler oluyormuş ki, dinleyince dehşete kapıldık ve tüylerimiz diken diken oldu.
Adalet Bakanlığının yenilenen kadrosu, başta Sayın Müsteşarla Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü, bir an önce Tarsus’a el atmalı, ciddî bir soruşturma başlatıp bu zulümleri durdurmalı, sorumlularını da adalete teslim etmeli. Keza derebeyliklerine dönüşen diğer cezaevlerini de kurtarıp hizaya getirmeli.
Yarın veya daha sonra değil.
Hemen, şimdi...
***
- Delilsiz, haksız ve keyfî tutuklamalarla aylardır hak ve özgürlüklerinden mahrum edilerek cezaevi derebeyliklerinin olmayan “insaf”ına terk edilen masumların âhı, onlara bu zulmü reva görenleri bu dünyada da yakar, öbür tarafta da. İlâhî adalette zamanaşımı yoktur.
- Hz. Ali ve Hz. Hasan’dan (ra) sonra hilafetin Al-i Beytte devam etmeyişinin hikmeti http://www.yeniasya.com.tr/video/al-i-beytim-katle-ve-belaya-maruz-kalacaklar_447237