"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstihrac-ı esrar veya hakikat keşşafları

M. Fahri UTKAN
11 Ocak 2024, Perşembe
Risale-i Nur’da hakikat, esma-i İlâhîye’nin eşya ve hâdisedeki tecellisi olarak işlenir. Âlemde her ne var ise her birinin hakikati de bütün kâinatın hakikati de İlâhî isimlere dayanır. Başa gelen, yaşanan, içinde olunan, hemen her şey İlâhi, bir ya da birçok esmanın tecelli ve tezahürü ile hakikat kazanır.

Üstad, “Hakikat-ı mutlaka, mukayyet enzar ile ihata edilmez. Kur’an gibi bir nazar-ı külli lâzım ki, ihata etsin.” (Sözler, 25. Söz.713) diyor. 

Cenab-ı Hak biz insanlara verdiği birçok his, duygu ve latifeler içinde merak ve şevk duygularını kullanarak garip olayları öğrenmek ve keşfetmek için icabında hayatlarını tehlikeye atabiliyorlar.

Bunu teyid eden bir mektupta (Barla Lahikasında) Üstad Said Nursi, Re’fet ağabeyin sorduğu bir sual üzerine aşağıdaki cevabı veriyor:

“Aziz, sıddık, meraklı kardeşim Re’fet Bey, Mektubunda letâif-i aşereyi(on latifeyi) sual ediyorsun. Şimdi tarikati ders vermek zamanında olmadığımdan, tarik-i Nakşî muhakkiklerinin letâif-i aşereye dair eserleri var. Şimdilik vazifemiz ise, istihrac-ı esrar (sırları ortaya çıkarma) olduğundan, mevcut mesaili nakil değildir.” (Barla Lahikası, s. 470.)

Üzerinde durmak istediğim kelime tamlaması, istihrac-ı esrar(sırları ortaya çıkarma). Bu tamlama için Üstad bizim vazifemiz (Risale-i Nur talebelerinin vazifesi), “sırları-hakikatleri ortaya çıkarmaktır. Başka eserlerde bulunun hakikatleri, söylenenleri nakletmek değildir” diye anlıyorum.

Mesnevi-i Nuriye kitabında haşir ve ahiret konusundan bahsedilirken “Kur’an-ı Kerim’in gösterdiği gayr-ı mütenahi emarelerden istihraç edilen hakikat şudur ki; Hâlıkımız şu muvakkat dünya meşherlerinde daimi olan rububiyetinin sabit karargâhına(yani ahirete) bizleri nakledecektir ve bu seyyal memleketi sermedi bir memlekete tebdil edecektir.” (s., 80) Yine Mesnevi-i Nuriye’de, “Kâinatın tılsımını (yaratılış hakikatini) açıp, ayatını(Allah’ın varlık ve birliğine işaret eden delilleri) keşif ve beyan eden (açıklayan) (s., 57); başta Hz. Peygamber(asm) efendimiz, sahabeler ve diğer peygamberler ve salih kullardır deniliyor. Bunlardan başka, hakikatleri keşfeden ve bunları açıklayanlardan birinin de zamanımızda Risale-i Nur külliyatı olduğunu anlıyoruz.

Bu hakikatlerin aranması ve keşfindeki hayat macerasını Üstad şu şekilde anlatıyor: “Kırk elli sene evvel, Eski Said, ziyade ulûm-u akliye ve felsefiyede hareket ettiği için, hakikatü’l-hakaike karşı ehl-i tarikat ve ehl-i hakikat gibi bir meslek aradı. Ekser ehl-i tarikat gibi yalnız kalben harekete kanaat edemedi. Çünkü aklı, fikri hikmet-i felsefiye ile bir derece yaralıydı, tedavi lâzımdı. Sonra, hem kalben, hem aklen hakikate giden bazı büyük ehl-i hakikatin arkasında gitmek istedi. Baktı, onların her birinin ayrı, cazibedar bir hassası var. Hangisinin arkasından gideceğine tahayyürde kaldı. İmam-ı Rabbânî de ona gaybî bir tarzda “Tevhid-i kıble et” demiş. Yani, “Yalnız bir üstadın arkasından git.”1 O çok yaralı Eski Said’in kalbine geldi ki: “Üstad-ı hakikî Kur’ân’dır. Tevhid-i kıble bu üstadla olur” diye, yalnız o üstad-ı kudsînin irşadıyla hem kalbi, hem ruhu gayet garip bir tarzda sülûke başladılar. (...) Hatta ‘“Her bir şeyde Onun bir olduğuna delâlet eden bir delil vardır.”2 hakikatine mazhar olduğunu, Yeni Said’in Risale-i Nur’uyla göstermiş.”

Dipnotlar:

1- İmam-ı Rabbanî, el-Mektubat, 

1:87. 75. Mektubat.

2- İbnü’l-Mu’tez’in bir şiirinden alınmıştır. 

İbn-i Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm, 1:24.

Okunma Sayısı: 1786
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah Tunç

    11.1.2024 12:25:36

    Hakikate birde şu satırla rın dürbünü ile bakma ve değerlendirsek, hakikatın ne olduğunu daha iyi anla yabiliriz diye düşünüyo rum. " Ve bu üç ziya-i azam gibi rahmet, inayet, hafiziyet, misillü yüzer ihatalı haki katlar haşri iktiza ve istil zam ettikleri halde,hiç mümkün müdür ki, kâinat ta ve umum mevcüdatta hükümferma olan rahmet inayet, adalet, hikmet iktisat ve nezafet gibi pek kuvvetli, ihatalı hakikatlar," Ve şu satırlara da dikkat; " işte,hikmet dahi bir ziya dır.Rahmet-i muhita dahi bir ziyadır.Tezyin,tevzin, tanzim,tanzif, muhit birer zitadırlar." Bunlar 30.Lem' alardan aktarılan paragraf lardır. Not; Üç ziya-i azam ; adalet, iktisad ve nezafet hakikatlarıdır. Şimdi hakikatın ne olduğu nu buyırun sizler karar ve rin.Gerçi kitap içindeki sözlükte ziyanın ışık oldu ğu yazılmış.Bu doğru bir tarif değildir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı