İkinci Dünya Savaşı’nın ilk 4-5 yılını galip durumda götüren Almanya, ABD’nin de katılmasıyla 1945 yılı sonlarında mağlûbiyetini kabul etti. Onun karşısındaki büyük dünya devletleri tarafından, bilâhare bu ülkenin pay edilmesi plânlandı. Ve, Ekim 1949’da karşı blok tarafından Almanya’nın ikiye ayrılmasına karar verildi.
Buna göre, Nazi Ordusu lağvedilen Almanya’nın doğu kesimi Sovyet Rusya’nın yönetimine verilirken, batısı ise ABD, İngiltere ve Fransa’nın karar vereceği bir sistemle yönetilmesi kararlaştırılmış oldu.
Ülkenin batı bölgesine hükmeden devletler, 23 Mayıs 1949’da içişlerine pek karışmadıkları bir Federal Almanya Cumhuriyeti’ni kurdular.
Buna mukabil Rusya da, 7 Ekim 1949’da, kendi emrindeki bir Yüksek Askerî Konseyin denetiminde “Demokratik Almanya Cumhuriyeti”ni kurduğunu ilân etti.
*
İşte, Ekim 1949’dan itibaren Almanya fiilen ve resmen ikiye ayrılmış oldu.
Rusya’ya bağlı Doğu Almanya, başkent olarak Berlin’i seçerken, Batı Almanya ise Bonn şehrini başkent ilân etti.
Bu safhadan sonra, Federal Almanya, çabuk toparlanmaya, sosyal ve bilhassa ekonomik şartlar itibariyle hızlı bir şekilde gelişmeye başladı.
Rusya’nın despotik idaresindeki Demokratik Almanya ise, gitgide gerilemeye, yoksullaşmaya ve her yönüyle sıkıntılar yaşamaya adeta mahkûm oldu.
Bu sıkıntılı duruma katlanamayan binlerce Alman, yaralanmayı, hatta ölümü de göze alarak batı tarafına kaçmaya yöneldi. Bu meyanda pekçok vakıa yaşandı.
Buna engel olmaya çalışan Sovyet Rusya’sı, önce sınırı kapattığını duyurdu. Bu tedbir de kâr etmeyince, bu kez arada aşılması imkânsız görünen bir “Utanç Duvarı” inşa etti.
İşte, bu utanç tablosu, tâ 3 Ekim 1990’a kadar devam etti. Bu tarihte ise, Utanç Duvarı yıkıldı ve 41 yıldır bölünmüş durumdaki Almanya yeniden birleşmiş oldu.
*
Kırk yılı aşan engelli süre zarfında, çok büyük sıkıntılar çekildi, hiç abartısız binlerce Alman vatandaşı canından, malından, mülkünden oldu. Zira, “Demokratik Almanya”nın neredeyse birikmiş bütün serveti kademeli şekilde Rusya’ya transfer edildi. Öyle ki, yer yer demiryolu rayları dahi yerinden sökülerek “savaş tazminatı”na mahsuben Rusya’ya götürüldü.
İşte, bu ve benzeri uygulamalardan da anlaşılıyor ki, Komünist Rusya’ya bağlanan Doğu Almanya’nın isminde yer alan “Demokratik” tabiri, tamamiyle bir yutturmacadan ibarettir. Zira, bunca talan ve yağmanın yapıldığı Doğu Almanya kısmında, 41 yıl müddetle demokratik bir esinti dahi yaşanmadı. Kezâ, demokratik bir seçim yapılmadığı gibi, halkın iradesi de yönetime hiç yansıtılmadı. Tıpkı, bizdeki tek parti döneminde olduğu gibi...
Demek ki, bir devlet veya herhangi bir kuruluşun isminde “Demokrat, Demokratik” gibi tâbirlerin yer alması, doğrudan bir kıymet ifade etmiyor. Aynen “Demokratik Almanya”da olduğu gibi...
O halde, devlet veya hükûmetler için kullanılan isim ve resim üzerinden değil, yapılan icraat ve uygulamalara göre itibar gösterip değer biçmeli.
*
Ekim 1990’da utanç duvarının yıkılarak bölünmüş durumdaki Almanya’nın birleşmesiyle birlikte, sefalet içindeki doğu kesimi hızlı bir şekilde toparlanırken, batı kesiminde ise, refah seviyesi bir süreliğine duraklamaya yüz tutmakla beraber, hemen ardından topyekûn bir kalkınma ve büyüme hamleleri görüldü. Ülke, hemen her yönüyle büyüdü, güçlendi ve Avrupa’nın en parlak yıldızı haline geldi.
Kıssadan bir hisse
Birleşerek güçlenen Almanya, Türkiye’nin genel durumu için de çarpıcı bir örnektir. Türkiye’nin bölünmesini isteyen ecnebiler, aslında bu millete sefaleti revâ görüyorlar. Dahildeki bir kısım gafiller de, tehlikenin farkında olmayarak, ülkenin bölünmesine çanak tutuyor. Aklı başındaki insanlarımız ise, birleşme ve kaynaşma yönünde samimî çaba sarf ediyorlar ki, ülke daha da güçlensin ve milletin refah seviyesi daha çok yükselsin. Allah, samimî olanlarla beraberdir.