Meşhûr “Vatan ve hürriyet şâiri” Namık Kemâl, meşrûtiyet taraftarı bir grup arkadaşıyla (Nuri, Reşat ve Ebuzziya Tevfik) birlikte “İbret” isimli gazeteyi neşretmeye başladı.
Namık Kemâl’in gazetecilik hayatının en güzel, en verimli günleri İbret’te geçer. Bu gazetede yazdığı hemen her yazı, başlıbaşına bir hadise olurdu.
Onun, bilhassa vatan, millet, hürriyet ve aile ahlâkına dair yazdığı yazılar, okuyanı ciddi şekilde etkiler, duygu ve düşüncesini elektriklendirir, heyecan ve şecaate getirirdi.
Yazılarının bu derece tesir hâsıl etmesi, dönemin hükümetini tedirgin etti.
Yapılan baskılar, Namık Kemâl’i hiç yıldırmadı. Aksine, daha da bileyledi.
Hükümet yetkilileri ise, özellikle İbret’in ilerleyen sayılarında onun yazmış olduğu “Garaz marazdır” başlıklı makalesi sebebi harekete geçti ve gazetesini kapattırdı.
Yine aynı makale gerekçe gösterilerek, Namık Kemâl İstanbul’dan uzaklaştırıldı ve Gelibolu Mutasarrıflığına memur edildi.
Burada da boş durmayan Namık Kemâl, büyük bir gayretle “Vatan Yahut Silistre” isimli tiyatro eserini vücuda getirdi. Bu eserin 1 Nisan 19873 günü akşamı İstanbul Gedikpaşa Tiyatrosunda sahneye konulmasıyla, adeta kıyâmet koptu.
Halk, bu piyesi öylesine bir coşkun tezahüratla karşıladı ki, adeta yer yerinden oynadı. Bu dalgalanmadan ürken hükümet, Namık Kemâl’i derhal görevden aldı ve onu Kıbrıs’taki Magosa Zindanına gönderdi. (Devamı yazının sonunda,)
*
Namık Kemâl, Magosa’da 38 ay mahpus kaldı. Benzer sebeplerle mahkûmiyet hayatı yaşayan diğer bazı arkadaşlarıyla birlikte 1876 Haziran’ında affedildi. 20 Haziran’da İstanbul’a döndü. İbret gazetesini yeniden çıkarmaya başladı. Sultan II. Abdülhamid, onu Şurâ-yı Devlet âzalığına getirdi ve Kànun-u Esasi’yi hazırlayan heyete dahil etti.
Ancak, bir müddet sonra Sultan Abdülhamid ile de ters düştüler. I. Meşrûtiyetin anayasa ile birlikte askıya alınması, Namık Kemâl’i yine sert bir muhalefe sevk etti. Bu onun yeniden yargılanmasına yol açtı. Beraat etmesine rağmen İstanbul’dan uzaklaştırıldı.
Namık Kemâl, bu tarihten sonra sırasıyla Midilli, Rodos ve Sakız Mutasarrıflıklarında (vali–kaymakam arası makam) bulundu. Sakız’da görevli iken, yakalandığı “zatürre” hastalığı sebebiyle 2 Aralık 1888’de henüz 48 yaşında iken vefat etti.
Zindan yahut Silistre
Halkın dilinde destanlaşan ve meşhûr Namık Kemâl’in “Vatan Yahut Silistre” isimli piyesine de konu olan şânlı Silistre Müdafaası (Tuna Nehri kıyısında), 10 Haziran 1829’da büyük bir zaferle tâçlandırılmış oldu.
Oradaki küçük bir Osmanlı birliği, 40 bin kişilik koca Rus ordusunu darmadağın etti.
*
Namık Kemal’in yukarıdaki zaferi “Vatan Yahut Silistre” isimli destanlaştırdı. Aynı isimli piyesin ilk temsili (sahneye konulması), 1 Nisan 1873’te İstanbul Gedikpaşa Tiyatrosu’nda gerçekleştirildi.
Eserin sahibi, bilâhare takibe alınarak cezalandırılması cihetine gidildi: Namık Kemal, Kıbrıs’taki Magosa Zindanı’na hapsedildi.
Hürriyet Şairinin oradaki zindandan haykırdığı şu mısralar, onun dâvasına olan inancının ve karakter olarak dirayetinin bir ifadesidir:
Merkez-i hâke atsalar da bizi,
Kürre-i arzı patlatır çıkarız.
(Merkez-i hâk: Yerin merkezi)