Tarihin çok garip bir cilvesi ki, iki mühim hadisenin en hazin safhaları aynı güne tevâfuk etti:
Onlardan biri olan İttihat ve Terakki Fırkası, son kongresini yapmak üzere 1 Kasım 1918’de toplandı.
Diğer hadise ise, Musul vilayetinin elden gidişi olup, İngilizler, Mondros’ta bir gün önce imzalanan ateşkes antlaşmasına rağmen 1 Kasım 1918’de cebir ve hile ile şehri işgal etti.
Şimdi, ikisi de aynı gün ve aynı tarihte vuku bulan bu hadiselerin hazin hikâyesini hülâsa etmeye çalışalım.
On yıl sonra İttihat-Terakki
1865’te kurulan ve Jön Türkler olarak da bilinen Ahrar-ı Osmaniye Cemiyeti, zamanla iki ana eksene ayrıldı: Ahrarlar ve İttihatçılar.
Ahrarlar, başından sonuna kadar hürriyet, serbestiyet ve hakiki meşrutiyet taraftarı olmayı başarır iken, İttihatçılar ise, 1908’in sonlarında iktidara geldikten sonra adım adım değişmeye başladılar. Zamanla muhaliflerini vurup katledecek derecede müstebit kesildiler. Başlangıçta hürriyet nidâları atmalarına rağmen, kısa süre sonra tam bir yasakçı ve merkeziyetçi olup çıktılar.
İttihat–Terakki Cemiyeti, 18 Ekim 1908’de yaptığı kongrenin ardından “cemiyet” olmaktan çıkarak artık fırkalaştığını, yani partileştiğini ilân etti.
Bu tarihten itibaren tam 10 yıl müddetle devleti idare etmeye koyulan ve ülkenin mukadderatında en tesirli role sahip olan İttihat ve Terakki’nin son kongresi ise, 1 Kasım 1918 günü başladı. Kongre 3–4 gün kadar devam etti.
Gariptir ki, kongrenin başladığı hemen ertesi günü, bu partinin tepe noktasını teşkil eden meşhur üç paşa (Talat, Cemal, Enver), bir Alman denizaltısı ile ülkeyi terk edip hudut haricine çıktılar.
Kongrenin ardından, parti kendi kendini feshetme kararı aldı. Bu kararı etkileyen en önemli sebep, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşından mağlubiyetle çıkmasıydı. Bir diğer sebep ise, koca ülkeyi on yıl müddetle ülkeyi tam bir diktacı bir baskı yöntemiyle idare etmesiydi.
Kongre sonrası parti kapandı, yöneticileri dağıldı; ancak, yine de bir bakiyesi vardı. Geriye kalanlar, 9 Kasım günü Teceddüt Fırkası isimli bir parti kurdu. Ne var ki, bu parti de herhangi bir varlık gösteremeyerek tarihe karşıtı.
Musul, ateşkese rağmen işgal edildi
Misâk-ı Millî sınırlarına dahil olan İzmir, İstanbul, Adana, Urfa, Maraş ve emsâli vilâyetlerimiz nasıl işgal edildi ise, aynı sınırlar içinde yer alan Musul vilayeti de aynı şekilde ve fakat çok daha hileli bir siyasetle İngilizler tarafından işgal edildi: 1 Kasım 1918.
Böylelikle, Millî Mücadele esnasında kurtarılamayan en önemli yer, ne yazık ki Musul şehri oldu. Sahada kaybedilen bu mühim merkez, ne yazık ki Lozan masasında da kurtarılamayarak elden kaçırılmış oldu.
Lozan görüşmelerinde esas alınan tarih, Mondros Mütarekesinin imzalanmış olduğu 30 Ekim 1918 tarihiydi. Bu tarihte ise, Musul’da Osmanlı ordusu vardı ve hakimiyet de onların elindeydi.
Ne var ki, İngiliz hükümeti, buna rağmen Musul’un işgal edilmesini istedi. Bu maksatla harekete geçen Irak’taki İngiliz Ordusu Komutanı General Marshall, emrindeki kıtalara “Musul’u işgal edin” direktifini verdi.
Bu, aslında bir emr-i vaki idi. Ateşkes antlaşmasına yapılan bir zorbalıktı. Osmanlı hükümeti ise, yenilgiyi kabul ettiği için, ordularının savaşması veya işgale karşılık vermesi yönünde bir irade gösteremedi.
Musul’un işgaliyle iyice şımaran İngilizler, ardından İstanbul’un işgalini planladı. Güvenlik gerekçesiyle İstanbul’a gelen İngiliz birlikleri, adım adım işgale yöneldiler ve nihayet 16 Mart 1920 günü itibariyle, bir bahane ile fiilî işgali gerçekleştirmiş oldular. Fiilî işgal, 1923 yılı Ekim ayı başlarına kadar devam etti.