"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Osmanlı’da Nuh Tufanı (4)

M. Latif SALİHOĞLU
03 Temmuz 2020, Cuma
Sultan Mahmud devrinin en elim, en trajik hadiselerinden biri, belki en önemlisi Yeniçeri Ocağı’nın lağvedilmesidir.

Bu köklü ocağın söndürülmesi esnasında, binlerce askerin hayatı da söndürülmüş oldu. Bu kanlı hadisenin hülâsası aşağıdaki gibidir.

***

Sultan II. Mahmut, 15 Haziran 1826 tarihinde neşrettiği bir fermânla Yeniçeri Ocağı’nı kapattığını ilân etti.

Yaklaşık 500 yıllık bu köklü askerî teşkilâtın lağvedilmesi, ne yazık ki çok, ama çok kanlı oldu. O gün İstanbul’da adeta bir iç savaş hadisesi yaşandı. Binlerce insan canından oldu. Binlerce insan da hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı.

Yeniçeri Ocağı’nın kapatılmasına fiilen karşı gelenlerin öldürülmesine dair fetvâ, Şeyhülislâm tarafından verildi. Ayrıca, çok nâdir durumlarda ortaya çıkarılan Sancak-ı Şerif Sultanahmet Camii’nde açıldı ve bütün ahali bu sancağın altında toplanmaya çağrıldı.

Neticede, Yeniçeri Ocağı kapatıldı; yerine ise, Asakir-i Mansure-i Muhammediye teşkilâtı kurulmuş oldu.

Ne var ki, bu teşkilât sisteminde de hedeflenen başarı sağlanamayarak, yeni bir askerî yapılanma arayışı içine girildi.

***

Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması yönünde Sultan II. Mahmut’tan önce de bazı deneme teşebbüsleri oldu. Ancak, bunlarda başarılı olunamadığı gibi, müteşebbislerin âkıbeti pek vahim oldu.

Sultan Genç Osman ile Sultan III. Selim’in bu uğurda sarf ettikleri çabalar, neticede hayatlarına mal oldu. Her ikisi de feci şekilde katledildi.

1808’de tahta geçen Sultan II. Mahmut ise, diğer iki padişah gibi Yeniçeri Ocağı’ndan rahatsız olmakla birlikte, hayatını riske atmayarak uygun zamanı bekledi. Tahta geçtikten yaklaşık 18 yıl sonra bir punduna getirip bu askerî teşkilâtı çok kanlı bir müdahale ile ortadan kaldırmayı başardı.

***

Osmanlı Devleti, bilhassa Sultan I. Murad (Hüdavendigâr) döneminden itibaren, Rumeli ve Balkanlar’da hızlı bir yayılma süreci içine girdi. Balkan topluluklarıyla yapılan savaşlar, mücadeleler bitmek bilmiyordu.

Bu durumda yeni, düzenli ve dâimî bir savaşçı orduya ihtiyaç duyuldu.

Bir yandan da, savaşlarda kazanılan zaferler neticesi esir alınan Hıristiyan ailelerin çocukları, İslâmî terbiye ile yetiştirilerek orduya dahil ediliyordu. Sonunda ise, sırf bu devşirilerek terbiye edilmiş kimselerden müteşekkil bir askerî birlik kurulmasına karar verildi.

Bu arada Sultan I. Murâd Han, Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşayı yeniçeri ve acemi ocaklarını kurmakla vazifelendirdi. (1324)

Yeniçeri Ocağı’na vurucu asker yetiştirecek ilk acemi ocağı Gelibolu’da kuruldu. Bu ilk teşkilâtlanma ile orduya bin kadar nefer alındı. Bunlardan her yüz kişisinin başına ise, “Yayabaşı” adıyla bir kumandan tâyin edildi.

Bilâhare, Yeniçeri Ocağı’na—gönüllülük esasına dayalı olarak—Hıristiyan tebaanın çocukları da dahil edildi.

Yeniçeriler (yeni askerler), küçük yaşlardan itibaren İslâm örf ve âdetlerine göre yetiştiriliyor, ardından da acemi oğlan kışlalarında askerî eğitime tabi tutuluyordu. Onlar, emekli oluncaya kadar evlenmeleri ve şehir gibi mahallerde oturmaları yasaktı. Kışlalarda yaşarlardı. Kabiliyetlerine göre de subay veya general (paşa) olurlardı.

Ocağın üst düzey kumandanlarına ise “Yeniçeri Ağası” ismi verilirdi. Teşkilât merkezi İstanbul’da olurdu.

Ocak, Ağadan nefere kadar giden bir hiyerarşik düzen içinde çalışırdı. Dinî terbiye ve hatta tarikat bağlılığı, Yeniçeriler arasında bilhassa teşvik ve terğib edilirdi. Bilhassa Bektaşî tarikatına girmeleri çok yaygın bir gelenek halindeydi.

Bununla beraber, Mevlevî, Havletî, Nakşî, Melâmî tarikatına mensup olan Yeniçeriler de vardı.

***

Yeniçeri Ocağı’nın genel durumu, devletin genel durumuyla paralellik arz ediyordu. Tıpkı, ilerleme, duraklama ve gerileme halleri gibi...

Bununla beraber, bu asker ocağı zamanla dejenere edildi. İlmiye sınıfı ile sadaret çevreleri, Yeniçerileri zaman zaman kendi emellerine alet etmeye ve onları siyasete bulaştırmaya çalıştı. Çoğu kez, saltanat kavgalarında ve hatta iç isyanlarda kullanıldılar.

Bu duruma düşürülen ocağın ıslâh edilmesi gerekirken, daha çok zecrî tedbirlerle ortadan kaldırılması veya kökünün kazınması cihetine gidildi. Bazan da teşkilâtın by–pas edilmesi denemesi yapıldı. Ancak, hiçbirinde de başarılı olunamadı.

Sultan II. Mahmut, reformcu bir padişahtı. Kılık kıyafetten bürokrasinin işleyiş tarzına kadar, pekçok konuda radikal değişikliklerde bulundu. Bu cümleden olarak, sarığı halkın başından kaldırtıp fesi getirtti. Şalvar yerine pantolon giyme mecburiyetini getirti. Askerî sistem değişikliği için ise, uygun fırsatı kolladı.

Nihayet, Yeniçeri Ocağı’nın bir bahane ile isyan edişini fırsat bilerek, onları önce oyaladı ve hemen ardında da imhâ ederek ortadan kaldırma cihetine gitti. Bunun adını da “Vaka-i Hayriye” diye koydu.

***

15 Haziran günü, devlet memurları İstanbul sokaklarında dolaşarak halkı Sancak–ı Şerif altında toplamaya başladı.

Bunun üzerine Yeniçeri elebaşları da, ocak mensuplarını ayaklanmaya çağırdı.

Hazırlıklarını tamamlayan hükümet yönetimi ise, Sultanahmet Camii’ni karargâh yaptı ve halka silâh dağıttı.

Beyazıt Meydanı ile Divanyolu tarafını tutan Yeniçeriler, çarpışmanın başlamasıyla birlikte geri çekildiler ve Aksaray Et Meydanı’ndaki (Meydan-ı Lahm) karargâhlarına kapandılar. Sadrazam Selim Paşa, tam bu esnada kışlanın etrafını çevirerek top ateşini başlattı. Top ateşi sonrasında koca kışla birkaç saat zarfında içindeki binlerce Yeniçeriyle birlikte yakılıp yıkıldı.

Bu kanlı hadiseden sonra, Yeniçeri Ocağı’nın tarihe karışması üzerine, Keçecizâde İzzet Molla şu tarihî mısraları kayda geçirdi:

Tecemmü eyledi Meydan-ı Lahm’e,

İdüp küfrân-ı ni’met nice bağî.

Koyup kaldırmada ikide-birde;

Kazan devrildi, söndürdü ocağı.

Okunma Sayısı: 1653
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı