Halihazırda durum nedir bilmiyorum. Fakat, son görüşmemize kadar da, kocasında müsbet mânâda herhangi bir gelişme hasıl olmamış.
Bedia Ablamız, Külliyat’ın tamamını alıp okuduktan sonra, bir gün gelip dedi ki: “Lâhikalardan, mektuplardan anladığım kadarıyla, bu eserler bir de cemaat halinde okunuyor, yani Risâle-i Nur dersleri yapılıyormuş. Onlara benim de katılmam mümkün mü?”
Kendisine bu konuda da yardımcı olduk. Gerekli tariflerde, tembihlerde bulunduk.
Bir gün ilk kez hanımlar dersine katılan Bedia Hanımın, dersi yapanın sık sık kendisine bakarak okuduğu kitaptan bazı kelimelerin sözlük mânâsını vermesi ve yer yer açıklamada bulunması dikkatini çeker.
Ders ve sohbetin aynı minval üzere gittiğini görünce, bir yerde tebessüm ederek lisânı münasiple şu mukabelede bulunur:
“Kardeşler, Allah razı olsun. Belki yeni olduğum için, bana yardımcı olmak istediğinizi biliyorum. Bundan dolayı sık sık açıklama yapma ihtiyacı duymaktasınız. Teşekkür ederim. Ama, ben okuduğunuzu gayet iyi anlıyorum. Gerçi aranıza yeni katılıyorum, fakat bütün Külliyatı hem de sözlük mânâlarıyla birlikte okudum. Kelimeleri hiç açıklamayıp mevzuyu aynen okusanız da olur. Sizlerle bir arada olmak, benim için en büyük mutluluk.”
Evet, ne mutlu ona ki, Üstad Bediüzzaman ve eserleri Risâle-i Nur ile hidayet yolunu buldu.
Kayıtlı olduğu kaynağı şu ân için bilemiyorum, ama, şu mânâda bir Hadisi Şerif meâli okuduğumu gayet iyi hatırlıyorum:
“Âhirzamanda, bazı insanlar gördükleri rüyâ ile hidayete erecekler.”