Annelerin-babaların farkında olup olmaması acı gerçeği değiştirmiyor: Bilhassa yeni nesil dediğimiz çocuklar ve gençler, insanlık tarihinin en dehşetli fikrî ve mânevî tehlikeleri ile karşı karşıya bulunuyor.
Kuvvetle muhtemeldir ki, bütün ümmetin bin dört yüz küsûr senedir şerrinden Allah’a sığındığı dehşetli “Âhirzaman fitnesi”nin en riskli bir sürecinden geçiyoruz.
Gayrı müslim olanlar bir yana; Müslüman toplulukların hâl-i pürmelâli ortada:
Yeryüzünde yaşanan kanlı-kansız boğuşmaların ilk sırasında, farklı meslek-meşrepler bulunan Müslümanlar geliyor. Ecnebilerden satın aldıkları silâhları birbirine karşı kullanıyorlar. Dünyaya getirdikleri mâsum çocuklar, ruhî ve fikrî buhranlar içinde kıvranıyor. Her türlü tehlikeye maruz durumda yetişiyorlar.
Kanlı boğuşmalardan daha tehlikeli durumdaki yaygın fitne ise, dejenere edilmiş ahlâkî cepheden geliyor. Aileler, çocuklarını bu tehlikelere karşı korumakta zorluk çekiyor, çoğu kez âciz kalarak karamsarlığa düşüyor.
Çocukları on beş yaşına kadar temel imanî bilgilerle ve İslâm ahlâkı ile yetiştirip mânen donatmak gerekirken, buna maalesef güç-kuvvet yetiremeyenler var. Ailede çatlaklar olması ise, fâcianın daha da büyümesine sebebiyet veriyor.
Temel bilgilerin ve ahlâkî terbiyenin on beş yaşına kadar verilmediği gençlerin durumu ise, ehl-i hamiyeti kan ağlatacak derecede hazin ve elemlidir.
Ulaşım ve iletişim imkânlarının had safhada hem kolay, hem câzip hale gelmiş olması, bu en dinamik ve en enerjik kesimi, maalesef en dehşetli yılanların, çiyanların, akreplerin, ejderhaların cirit attığı vâdilere doğru sürüklenmelerine kolaylık sağlıyor.
Bu dalâlet vâdisinde ise, geçmiş kavimleri helâke götüren günahların hemen tamamı defâten işleniyor.
İşte günümüz nesli böylesine dehşet saçan tehlikelere maruz durumda. Öncelikle bunu bilmek ve buna göre ciddi tedbirler almak icap ediyor. En büyük vazife ailelere ve bir aile vaziyetine girmiş olan dinî câmialara düşüyor. Bu işe ciddiyetle eğilmeleri, iyilik ve güzellikle çocukları mümkün olduğunca yaşıtları arasında yetiştirmeleri gerekiyor. Hangi yaşta hangi eğitimin verilmesi gerektiğini uzmanlar eşliğinde bilmeleri ve bunu tatbik sahasına koymaları lâzım geliyor.
Aksi halde, yani bilinçsizce yapılan müdahaleler çocuklar üzerinde menfi tesirler hasıl eder. Onları ya her tarafı kırıp döken bir haylaza çevirir, ya da içine kapanık ve içten problemli tuhaf bir duruma sokar.
Dünyada ve hayatta en değerli varlığımız çocuklar ve gençlerden müteşekkil yeni nesil olduğuna göre, elbette onlar için maddî ve mânevî yönden büyük emek ve gayreti göstermemiz icap ediyor.
Evet, hem aile ve toplum için, hem de devlet ve millet açısından bundan daha büyük, daha mühim bir mesele olmasa gerektir. Meselenin ehemmiyetini idrak ettikten sonra, ona göre harekete geçmek en büyük hizmet sayılır. Allah, cümlemizi bu büyük hizmet yolunda istihdam eylesin.
Bu bahse, yine Üstad Bediüzzaman’ın bir sözüyle nokta koyalım: Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Âdetâ gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabanî düşer. Bilhassa, peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi belâ olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki dâvâcı olur: “Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?” (Emirdağ Lâhikası-I)
GÜNÜN TARİHİ: 28 Eylül 1730
Lâle Devri İsyanı
Küçümsemek manasında “Hamam Tellâkı” lâkabı takılan Yeniçeri esnafı Patrona Halil’in öncülüğünde 28 Eylül 1730’da patlak veren isyan, İstanbul genelinde günlerce devam edip gitti. Meşhûr “Lâle Devri”nin sonlarında bu ayaklanma, başta Sadrazam Damat İbrahim Paşa olmak üzere, yakınlarının da başını götürdü. Daha sonra isyancı elebaşıların da hayatını söndürdü.
Nihayet, isyancılara 37 kelle bağışlayan Padişah Sultan III. Ahmet’in kendisi de 27 yıllık saltanatını kaybetmiş oldu. Onun yerine I. Mahmut tahta geçti.