"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cifir ilmi ve ebced hesabı

M. Latif SALİHOĞLU
04 Kasım 2025, Salı
Risale-i Nur’da cifir ilmi (ilm-i cefr) ve ebcedî hesaba dair muhtelif bahisler var. Bilhassa Birinci Şua ve Rumûzât-ı Semaniye gibi risalelerde bu ilim yeterince istimal edilmiş.

Dahası, Rumûzât-ı Semaniye’nin bir ismi de “Hurûfât-ı Kurâniye Risâlesi”dir. Yani, ilm-i cifir ve hesab-ı ebcedî ile Kur’ân’ın tabir ve harflerinden birçok mana istihraç ediliyor.

«

Cifir ve ebced ilmi, harflere rakamlar yüklenmek sûretiyle icra edilir. Tarih düşürme çalışmaları da bu ilme dayanır. Bir dönem “harfler ilmi” diye isimlendirilmiş; bazıları da bunu “Hurûfîlik” diye nitelemiş. 

Birçok meselede olduğu gibi, bu ilim dalında da cehaletle işi sulandıranlar olmuştur. Fakat, o nâehiller yüzünden cifir ilmini küçümsememeli, dışlamamalı. Zira, bu ilim, İslâmdan önce kullanıldığı gibi, İslâm tarihi boyunca da asırlarca kullanılmaya devam etmiştir. 

Ayrıca, bazı “hadis muhalifleri” kabul etmese de, bu cifir ilminin sırrına dair kudsî rivâyetlerin olduğuna dair kuvvetli deliller ve senetler var. Anlatalım.

«

Bediüzzaman Hazretleri, 1950’li yıllarda Emirdağ-Isparta arasında mükerrer defalar sefer yaptı, seyahatlerde bulundu. Bu iki hizmet merkezi arasındaki en dikkate değer güzergâh Bolvadin üzerinden geçiyordu.

Üstadın otomobili Bolvadin’e vardığında, çocuklar etrafını sarar “Bediüzzaman dede, bize dua et” diye ondan dua isterlerdi. Otomobil hareket ettiğinde bile, arkasından yalınayak taşlara-çakıllara basa basa koşanlar olurdu. İşte, o koşanlardan biri de Bolvadinli Ahmet Vehbi Ağabey idi. Üç sene evvel vefat etti. Allah rahmet eylesin.

Ahmet Vehbi Ağabey, vefatından on yıl kadar önce İstanbul'a geldi. Gazete binasında bizi ziyaret etti. Uzun uzun sohbetlerde bulundu. 

İşte o sohbet esnasında, çantasından bazı belgeleri çıkarıp bize gösterdi. 

Belgelerden biri, Mevlâna Halid-i Bağdadî’nin Üstad Bediüzzaman’a verilmek üzere gönderdiği cübbe ile sarığın yanına koyduğu 12 müceddidin isim listesine dair idi. Son müceddidin ismi “Mehdi-yi Azam” diye yazılıydı.

Diğer belge ise, cifir ilmine dair İbni Abbas’ın rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif metniydi. O tarihte not ettiğimiz rivayetin meali şöyledir: “Resulullah (asm) buyurdu ki: İlm-i cifir Âdem’e öğretildi. Sonra bana öğretildi. Benden sonra Ali’ye öğretildi. Ali’den sonra Mehdi’ye öğretildi.”

Tabiî, bu rivayeti bilmeyenler, ekseriyetle Mevlâna Halid’in (ra) emaneti olan sarık, cübbe ve sırlı mektubun hikâyesini de bilmezler. Bilmedikleri gibi, itiraz ederler; hatta, böyle şeyleri inkâr da ederler. Şahsen de rastladım bu tip enaniyetli hodbînlere.

İşte, böylelerine söz konusu Hadis-i Şerif’in sıhhatini kolay kolay kabul ettiremezsiniz. Lâkin, ümmetin ekser âlimleri, İbni Abbas’ın (ra) nakletmiş olduğu rivayetlerin sahih olduğuna inanırlar ve aynen kabul ederler.

«

Bediüzzaman Hazretleri, eserlerinde cifir ilmine ve ebced hesabına dayalı olarak bazı tevillerde, yorumlarda, analizlerde bulunmuştur. Şu var ki, hemen her defasında “Gaybı Allah’tan başka kimse bilmez” düstûruna iktidâen, “Vel-ilmu indallah. Lâ ya’lamu gaybe ilallah” diyerek, kesin ve hükmî ifadeler kullanmaktan çekinmiştir. Yani, motomot şekilde net tarih vermekten ve net hüküm vermekten imtina etmiştir. Sadece, “şart-ı muallaka”ya bağlı olarak, ileri-geri oynayabilecek tarihler vermekle iktifa etmiştir.

Ne var ki, bu ilmin sırrına vakıf olmayanlar, işin âdeta cılkını çıkarırcasına kullanmışlar, çoğu zaman çuvallamış ve mahçup düşmüşlerdir. 

Bediüzzaman Hazretleri ise, o ilme vakıf (öğretilmiş) ve muvazzaf bir şahsiyet olarak, en doğru ve en isabetli te’villerde, analizlerde bulunmuştur. Meraklı olanlara Birinci Şua’yı şöyle dikkatlice okumaların tavsiye ederiz.

Okunma Sayısı: 1797
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Kaşlıoğlu

    4.11.2025 16:45:24

    Sayın Yazar ! Makalenizin girişinde "Rumuzat-ı Semaniye Risalesi'nin ismini sehven " Rumuzat-ı Samedaniye" olarak yazmışsınız. İkinci sehviniz " Mevlana Halid'in(ra)emaneti olan sarık,cübbe ve sırlı olan mektubun hikâyesini de..." böyle ciddi bir meselede hikâye kelimesinin yerine " hakikat" kelimesi kullanılsa idi daha münasip olmaz mıydı ?

  • Nagehan

    4.11.2025 11:18:14

    -En yüce kitap- Kur'an-ı Kerim elbet mucize, iman edene ve -halis niyet ile- ilmini isteyene.. -Rivayet doğrultusunda- bu ilme vakıf olanlar belli ve bir müslüman için de nas/farz olanlar da belli iken; hakkı ve haddi aşmamayı, sırati müstakim yolunda olmayı Rabb'imizden niyaz etmeli. // Hürmetler.

  • Abdullah

    4.11.2025 10:50:41

    Rabbim razı olsun çok ehemmiyetli bir makale.Bilmediğimiz bir iki husus fev kâlade mühim.1- Sarıkla beraber gönde rilen yazıda son müceddidin isminin Mehdi oluşu,ikincisi Fahr-i Alem(ASM) Efendimizin cirfir ilmiyle ilgili hadis-i şe rifleridir. Mevlana Halid Hazretlerinden nakil ile şöyle dediği rivayet edilir;Ben de tarikat sona ermiştir."Benden sonra Mehdi gelecek ve mesleği hakikat mes leği olacaktır." Üstad'omız,1931-32 yıllarında 2 senesini cifir hesabına hasretmiştir.Bu huruf-u Kur'ana hücüm edildiği yıllardır ve clfir ilmiyle bu harika harflerle Kur'anın mücizeliği ispat edil miştir.Bu seneye sene-i Kur'aniye diye tesmiye edilir.Bu son derece önemli meseleği işlediği için yazarımızı can-ı gönülden tebrik ediyorum.Rabbim kale mine kuvvet, bedenine sıhhat ve afiyet versin.Amin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı