"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zelzele, kader, akıl, tedbir...

M. Latif SALİHOĞLU
26 Kasım 2019, Salı
TARİHİN YORUMU: 26 KASIM 1943

Kurân bize ders veriyor ki: Her şey kader ile takdir edilmiş. Zelzele ve sâir mûsibetler de öyle. Aynı Kurân-ı Azimüşşân, mûsibetlere karşı aklımızı kullanarak gerekli tedbirlerih alınmasını da öğütlüyor.

Bir Ramazan ayında (Eylül 1943), dindarlara yönelik kasırga gibi bir operasyon yapıldı: Kastamonu’da ikamet eden Üstad Bediüzzaman, yüzden fazla talebesiyle birlikte Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmak üzere Denizli Hapishanesine sevk edildi... Aynı operasyonun bir de İstanbul ayağı vardı: Necip Fazıl ile Hüseyin Hilmi Beyin şeyhi Abdülhakim (Üçışık) Arvasî, kırk kadar müridi ile birlikte İstanbul’da gemiye bindirilerek İzmir ve sâir vilayetlere sürgüne gönderildi.

İzmir’de nefes darlığı çeken Şeyh Arvasî Ankara'ya sevk edildikten kısa süre sonra 27 Kasım 1943’te Bağlum’da vefat etti.

Arvasî’nin vefatından bir gün önce ise, 7.2 şiddetinde Tosya merkezli “Kastamonu Zelzelesi” vukûa geldi: 26 Kasım 1943.

Zelzele ile hasıl olan şiddetli sarsıntı, çok geniş bir coğrafyada hissedildi... Şimdi, o dehşet verici mûsibetin maddî-mânevî yönlerine şöyle bir nazar gezdirelim.

* * *

Kastamonu, Çorum, Ankara, Amasya, Tokat, Samsun (Ladik) ve Ordu vilâyetlerinde yıkıcı ve çok ölümlü sonuçlar doğuran bu depremde tahminen 4016 kişi vefat ederken, daha fazla sayıda insanımız yaralandı, yaklaşık 24.000 ev ve işyeri de yıkılarak kullanılamaz halde geldi. 

Depremden iki ay kadar önce Kastamonu, İnebolu, Isparta ve İstanbul’da büyük bir operasyon yapıldı. Operasyon neticesinde, Kastamonu’da mukim Bediüzzaman ile muhtelif merkezlerdeki 126 kadar talebesi toplanarak, kuzeyden güneye doğru, yani Denizli’ye sevk edildi. Orada 9 ay boyunca Ağır Cezada yargılandıktan sonra beraat ettiler.

* * *

Aynı operasyonla eş-zamanlı olarak, İstanbul’da mukim bir “İhtiyar Zât” olan Şeyh Abdülhakim, onlarca müridiyle birlikte derdest edilerek sürgüne yollandı.

Şeyh Arvasî’nin has müridi olan Necip Fazıl’ın “Son Devrin Din Mazlumları” isimli kitabında anlattığına göre, bu hadise 1943 yılı Eylül ayı ortalarında cereyan etti.

Bu dehşetli operasyonun zahirdeki sebebi, Ayetü’l-Kübrâ isimli risâlenin İstanbul’da gizlice basılmış olmasıydı: Üstad Bediüzzaman, bu eseri telif ve gizlice tab’ettirdiği gerekçesiyle mahkemeye sevk edildi; Arvasî ise, aynı eserin Bozkurt Matbaasında basılmasına mâni olamadığı için cezalandırılmak istendi.

* * *

O zalimane operasyonun üzerinden iki ay kadar zaman geçmişti ki, söz konusu Kastamonu (Tosya-Ladik) Zelzelesi meydana geldi. Zelzele tarihinde Denizli Hapishanesinde bulunan Bediüzzaman Hazretleri, yaşanan o büyük felâketten haberdar edildikten sonra yazdığı bir mektupta şunları ifade eder:

"Risâle-i Nur, Anadolu’yu Cebel-i Cûdî’de sefine gibi ve Isparta ve Kastamonu’yu âfât-ı semaviye ve arziyeden muhafazalarına bir vesile olduğunu; ve Risâle-i Nur’a ilişmesinler, yoksa yakında bekleyen âfetler geleceklerini bilsinler, akıllarını başlarına alsınlar. Bu musîbetten biraz evvel, tekrarla söylüyorum, size de o mektuplar gönderilmişti. Şimdi aldığım haber: Kastamonu, civarı, kalesi, Risâle-i Nur’un matemini tutmuş gibi ağlamış ve zelzeleyle sıtma tutmuş. İnşaallah yine Risâle-i Nur’a kavuşacak, gülecek ve şükredecek.” (Şuâlar: 274)

* * *

Nur Külliyatındaki üç risâlede (Şuâlar, Kastamonu Lâhikası, S. T. Gaybî), üzerinde ehemmiyetle durulan Kastamonu Zelzelesiyle ilgili olarak, o günlerin gazete haberlerine göre, depremin etkisi Samsun'dan Ankara'ya kadar hissedilmiş; neticede, binlerce ev ve işyeri yıkılmış, tarihî Kastamonu Surlarının temel taşları bile yerinden çıkarak evlerin üzerine yuvarlanmış; binlerce insanımız da yaralanmış, yahut vefat etmiş.

Bediüzzaman Hazretleri, bir başka mektubunda Hüsrev Efendinin aynı hadise ile ilgili yazdıklarına atıfta bulunarak şunları söyler: "Aziz kardeşlerim! Bu fecirde, birden bir fıkra ihtar edildi. Evet, ben de Hüsrev’in zelzele hakkında tafsilen yazdığı keramet-i Nuriyeyi tasdik ederim ve kanaatim de o merkezdedir."

Gazete haberine istinaden yazılan Hüsrev'in mektubunda ise şu ifadeler var: "Zelzeleden evvel kediler, köpekler üçer-beşer toplanmışlar; sessiz olarak, düşünceli gibi alık alık birbirine bakarak bir müddet beraber oturmuşlar; sonra dağılmışlar. Zelzele olmadan evvel veya olduktan sonra, bu hayvanlardan hiçbiri görülmemiş; kasabalardan uzaklaşarak kırlara gitmişler." (Şuâlar: 287)

Okunma Sayısı: 2304
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdulkadir Turan

    26.11.2019 16:24:17

    Her türlü musibete karşı;Allah'a sığınmak ve ondan yardım dilemek zorundayız.Farz olan ibadetleri yerine getirmek ve özelllikle büyük günahları işlemekten kaçınmakla mükellefiz.Belayı çağırırsak eğer; gelmesi de kaçınılmaz olacaktır Allah muhafaza.Bu durumda;Kuran,Sünnet-i Seniyye ve Nur Risaleleri yolumuzu aydınlatacak muazzam ve yegâne formüllerdir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı