Her insan biriciktir ve kendi hayat senaryosunun başrol oyuncusudur.
Herkes kendi hikâyesini yazıyor ömür kitabına her gün. Hikâyenin uzun ya da kısa olmasından çok, kaliteli olması önemli.
Kimi insanların ömür kitabı uzundur; fakat dişe dokunur pek hikâye çıkmaz içinde. Bazıları ise, yüzlerce kaliteli ve imrenilecek hikâyeler biriktirir kısacık ömrüne. Sahi, şu an siz nasıl bir hikâye yazıyorsunuz!
BAHARLA ISLANMAK!
- Bahar geldi mi?
- Geldi!
- Kime, kime?
-...
Çevrenize bir bakın; insandan başka karamsar ve ümitsiz bir canlı göremezsiniz. Bütün tabiat şevk ve neşe içinde. Çiçekler coşku ile açıyor. Kuşlar neşe ile uçuyor. Suların çağlayışı, yağmurun indirilişi, bulutların mavi gökyüzünde bir ordu gibi geçişi hep bir şevk ve cezbe içinde.
Öyleyse şu bahar günlerinde, tabiatın bu güzellik ve coşkusundan bizde nasibimizi alalım. Bedenimizi, aklımızı, kalbimizi, gönlümüzü ve ruhumuzu bahar ve çiçek kokusu ile temizleyelim. Biatı taze olan Nisan yağmurunda ıslanalım. Baharı bir deste gül gibi bize takdim eden Yaratıcımıza şükürler olsun.
DOSTLUĞU YENİDEN KEŞFETMEK!
Kinden ve kirlerden arınıp unuttuğumuz sevgi, dostluk ve muhabbeti yeniden keşfedelim. Kendinize bir gün ayırsanız kıyamet kopmaz, işler karışmaz, iflâs etmezsiniz! Hem dünyanın işleri bitmez. Günler, aylar, yıllar boyu çalışsanız yine bitmez! Arzular, emeller, elemler, gelecek kaygıları, endişeler.. inanın bitmez.
Korkmayın, kendinizi serbest bırakın! Bedeniniz biraz gevşesin, ruhunuz hürriyetin tadını bir kez daha hissetsin, bunalan gönlünüz sevgiyi kana kana içsin! Arada serpiştiren Nisan yağmuru da sizi tedirgin etmesin. Islanmaktan korkmayın! Mâi Nisan ilâç gibi gelecek!
KÖLE DEĞİL, MUHATAP OLMAK!
Madem insan fıtraten mükerremdir, ikrama lâyıktır. Yeryüzünün şerefli halifesidir. Mahlûkat insana musahhar kılınmış, emrine verilmiştir. Dolayısıyla bu dünyaya köle olarak değil, muhatap olarak gönderilmiştir. İnsan kendini ve Rabbini tanıyıp, duâ ve ilim ile tekemmül etmek için; iyiye güzele ve mükemmele ulaşmak için çabalar/çabalamalı.
RIZIKTAN ENDİŞE ETME!
Rızık Rabbimiz tarafından taahhüt altına alınmıştır. O’nun verdiği taahhüte itimat edecek, helâlinden ve en güzelinden bütün nimetleri tadacak, tefekkür ve şükredecektir insan. Merde ve namerde muhtaç olmamak için elbette çalışacak, ama köle gibi değil. Hırsla ve kendini paralarcasına değil, kendini, çevresini, sevdiklerini ve Yaratıcı’sını unutup ihmal ederek değil. Yine Rabbi hesabına ve O’nun isimlerinin tecellilerine mazhar olduğunun şuurunda olarak çalışacak. Kâinattaki güzellikleri ve mazhar olduğu nimetleri müşahede edecek, mahlûkatı bir müfettiş gibi kontrol ve teftiş edecek, onların yaptığı tesbihatı halife olarak Yaratıcı’ya arz edecektir.
ÜMİT VE ŞÜKÜR MAKAMINDA!
Ümitsizliği ve karamsarlığı bir tarafa bırakalım. Her hadisede Rabbimiz’in rahmetini, şefkatini, merhametini ve adaletini görelim. Sahip olamadıklarımıza üzülmek yerine, sahip olduklarımızın farkına ve tadına varalım. Yine O’nun ikramı olan eşimize, çocuklarımıza, dostlarımıza ve işimize sahip çıkalım. Dostlardan sırası gelen gidiyor. Bizler de gidiciyiz. Güzellikler elimizden çıkmadan kıymetini takdir edip gereğini yapalım.
Bu sıkıntılar ve salgın da geçecek elbet. Geriye ömür kitabınızdaki güzel hikâyeler kalacak. Şimdi muhabbet fedaisi olmak zamanıdır.. Şimdi güzel hikâyeler zamanı. Ümit ve şükür içinde, yaşama sevinci dolsun yüreklerimize!