"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kanunsuz suç ve ceza olmaz

M. Said ZEKİ
05 Ekim 2020, Pazartesi
Hukuk fakültesinin birinci sınıfında öğretilen temel hak ve hürriyetleri hatırlatmak bile kimilerini korkutup ürkütüyor, birilerini heyecanlandırıyor.

Sahi biz ne ara, nasıl ve niçin bu haklarımızdan vazgeçip ‘gönüllü kulluğa’ razı olduk? Hani ‘biz ezelden beri hür doğmuş ve hür yaşayacaktık!’

***

Bilindiği üzere; insan sosyal bir varlık olup, diğerleriyle birlikte yaşamaya mecburdur. Bu birlikte yaşama mecburiyeti bazı sıkıntıları, haksızlıkları ve zulümleri de beraberinde getirmiştir. İşte bunları önlemek için hukuka ihtiyaç doğmuştur. Gerek beşerî, gerek İlâhî kaynaklı hukuk kuralları bu sıkıntıları gidermek, anlaşmazlıkları çözmek, zulüm ve haksızlıkları önlemek için vazedilmiştir.

İNTİKAM DEĞİL, ISLAH

Aklın yolu birdir. İnsanlık, suç ve suçlulara karşı; öldürme (idam), öç alma, mallarına el koyma, intikam duygusuyla cezalandırma sürecinden geçerek, suçları önleme ve suçluyu ıslah edip topluma kazandırma seviyesine ulaşmıştır. Adalet fertlerin hakkını, şeref ve haysiyetini, insanlık değerlerini korur. İslâm, beş temel değerin korunmasını esas alır. Bunlar aklın korunması, dinin korunması, canın korunması, ırzın ve malın korunmasıdır.

Ayrıca her Müslüman ‘iyiliği emredip kötülüğü önlemekle’ mükelleftir. Kur’ân ve Sünnet’in belirlediği cezaların hedefi bunlara yöneliktir. Cezalandırmanın amacı, genelde suçun açıkça yayılmasına engel olmak, kamu vicdanını ve sosyal düzeni korumaktır. Özelde ise suçu önlemek, suçluyu terbiye ve ıslah etmektir. İntikam almak değildir. Hukuk bütün prensipleri ile bunu sağlamaya çalışır.

SUÇ VE CEZA KANUNÎ VE ŞAHSÎDİR

‘Kanunsuz suç olmaz’ prensibi gereğince, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı hiç kimse cezalandırılamaz.

‘Kanunsuz ceza olmaz’ kaidesi gereğince ise, hiç kimse o suç için kanunda yazılmayan bir ceza ile veya yazılan cezadan daha ağır bir ceza ile cezalandırılamaz.

Diğer yandan Kur’ân ve hadislere göre, herkes sadece kendi suçundan sorumludur. Hiç kimse başkasının işlediği suçtan sorumlu tutulamaz. Bediüzzaman Said Nursî “Ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ/ Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez” (En’am Sûresi: 164; İsra Sûresi: 15) âyetine eserlerinde sıklıkla vurgu yapar. Toplum hayatının ana dinamiklerinin en önemlilerinden birisi bu prensiptir. Toplumda barışı tesis etmeye vesiledir.

Hz. Peygamber (asm) bir babanın suçundan dolayı evlâdın, oğlunun suçundan dolayı babanın ceza görmeyeceğini bildirmiştir. Özetle suçluyu cezalandıracağım diye onun kaynanasını, gelinini, torununu, anasını, babasını gözaltına almak hukuken mümkün değildir.

HİÇBİR KİŞİ VEYA ZÜMRE İMTİYAZLI DEĞİLDİR

Cezalar bütün şahıslar bakımından geneldir. Hiçbir zümreye ve/veya şahsa dokunulmazlık veya ayrıcalık tanınmamıştır. Şeriat nazarında ve yaratılış itibariyle herkes birbirine denktir. Doğuştan verilen haklara sahiptir. Hukuk önünde herkes eşittir. Bu, anayasalara da giren prensiptir. Üstünlük hukuk önünde değil; ahlâk ve fazilette, Allah’ın emirlerine uymakta gösterilen titizlikte, şahsî kemâlatta olabilir.

SUÇ VE CEZA ORANTILI OLMALIDIR

Ceza hukukunda suç ile karşılığında verilecek ceza arasında makul bir denge olmalıdır. Cezalandırma asıl amaç değil; ıslah olduğundan, cezalar ancak zaruret ölçüsünde belirlenmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de “Bir kötülüğün karşılığı ona denk bir davranıştır; ama kim bağışlar, düzeltme yolunu tutarsa onun mükâfatını Allah verir. Hiç şüphe yok ki O, haksızlık edenleri sevmez.” (Şûrâ Sûresi: 40) hükmü vardır.

ADALET VE HAKKANİYET

Bütün muameleler adalet prensibine göre ayarlanır. Hakkı, hak sahibine vermek adalettir. Haksızlık zulümdür. Zulüm ise en büyük günahtır. Müslüman kimden gelirse gelsin zulmün karşısındadır. Ve.. kimliğine, inancına, siyasî görüşüne, cinsiyetine, ırkına bakmadan mazlumun yanındadır, yanında olmalıdır. Mazlum olanların bir suçu varsa, bu ayrıca değerlendirilmelidir.

HAKKI TUTUP KALDIRMA

“Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman da, adalet üzerine hükmetmenizi emreder.” (Nisa Sûresi: 135, Maide: 8) Adalet, adalet olduğu için savunulması gereken bir değerdir ve ‘mahkeme kadıya mülk değildir’.

Şimdi derin bir muhasebe yapıp yanlışlarımızı düzeltme, hak hukuk ve adalete sahip çıkma, meşrû çizgide kalarak zulüm ve haksızlığı önleme, ‘hakkı tutup kaldırma’ vakti. Çünkü yarın çok geç olabilir ve son pişmanlık fayda vermez.

Okunma Sayısı: 3493
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı