2022 yılı itibariyle 207 yükseköğretim kurumu var. Bunların 129’u devlet, 74’ü vakıf üniversitesi. Bu kurumlarda 184 bin 350 akademisyen çalışıyor. Üniversitelerin çok sorunu var. Öncelikle akademik hürriyet yok. Öğretim üyesi eksiği var. Üniversitelerin bazı bölümleri kayıt yaptırılmadığı için kapatılıyor.  

Geçtiğimiz günlerde öyle bir olay yaşandı ki, Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin özetiydi aslında. 

7 Nisan’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla 8 üniversiteye rektör atama kararı gece 02.00 Resmi Gazete’de yayımlandı. Rektör ataması yapılan üniversiteler arasında İstanbul Topkapı Üniversitesi de yer aldı. Okulun yeni rektörü Prof. Dr. Emre Alkin oldu. Ancak üniversitenin adı, kararda ‘İstanbul Ayvansaray Üniversitesi’ şeklinde yanlış yazıldı. Oysa İstanbul Ayvansaray Üniversitesi’nin adı, 11 Mart 2022 tarihli Resmi Gazete’de ‘İstanbul Topkapı Üniversitesi’ olarak değiştirilmişti. Hatanın anlaşılmasının üzerinden 9 saat geçtikten sonra Resmi Gazete’nin mükerrer sayısı yayımlandı.  

29 Ekim 2016’da 676 sayılı KHK ile rektörlük seçimleri kaldırılmıştı. Bu tarihten önce rektör seçimleri şöyle oluyordu: Üniversite içinden adaylar çıkıyor, seçimler yapılıyor 6 kişilik liste YÖK’e gönderiliyordu. YÖK bunu 3’e indirip Cumhurbaşkanının onayına sunuyordu. Cumhurbaşkanı da bu isimlerden birisini rektör atıyordu. Şimdi bırakın seçim, YÖK safahatını artık dışarıdan hatta eski bir vekil bile rektör olarak atanabiliyor.  

Son yaşanan olayda, Beştepe’de sayısı dahi bilinmeyen danışmanların ne iş yaptığını mı eleştirelim, yoksa yeni sistemin getirdiği bu atama usulünü mü eleştirelim, karar veremedik. 

AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal demişti ya, “Hazırlıklarımızı tamamlamamız 19 yıl sürdü. Asıl şimdi başlıyoruz” diye. Her konuda hazırlık 19 yıl sürecekse demek ki 2016’da değiştirilen rektör atama sistemindeki yanlışların olmaması için 2035’i mi beklememiz gerekiyor? 

*** 

YENİ SİSTEMDE ATANMIŞ, SEÇİLMİŞ TARTIŞMASI 

Yeni sistem geldiği günden bu yana yaşanan bir tartışmada “atananlar-seçilmişler” tartışması. Demokrasilerde esas sorumlu olan milletin seçtikleridir. İşlerin yürümesi için kimi zaman cumhurbaşkanı yardımcısı atanır, kimi zaman bakan, kimi zaman da bürokrat… 

İşte atananlardan birisi olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, geçtiğimiz günlerde “6’lı mı, 106’lı mı bilmiyoruz ama altıdan fazla olduğunu biliyoruz. Altından o masayı tutanın kim olduğunu da biliyoruz. Onlardan başkası da var. PKK’yı da buna ekleyin, HDP’yi de buna ekleyin” diyerek bir tartışma başlatmıştı. Oktay bu sözleri AKP’nin Yozgat İl Başkanlığı’nca düzenlenen iftar programında sarf etmişti. 

Bu sözlere DP, Gelecek ve DEVA partisinden anında tepki geldi. Tepkilerin ortak noktası Oktay’ın atanmış birisi olması nedeniyle seçilmişlere hesap soramayacağı ve daha önce görev yaptığı Türk Telekom’da yaşananlardı.  

Oktay, DP’li Enginyurt’un, “Siyaset iftira ve çamur at olmamalı. Fuat Oktay, hiç mi vicdanın sızlamadı?” sorusuna cevap verir mi bilmiyorum ama bu sistem kaldığı sürece “atanmış-seçilmiş” tartışması sürüp gidecek. 

*** 

BİRAZ DA GÜLELİM (Mİ?) 

AKP Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, “Milletimiz ‘şu sıkıntılı zamanlarda iyi ki AK Parti var’ diyor” demiş. Gülelim mi ağlayayım mı, karar veremedik. Çünkü sıkıntıyı getiren kendileri değil mi? Anlayan beri gelsin…