Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2018 seçimlerine gidilirken “Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti. Yetki verildi, ama gelinen nokta ortada… Bütçenin büyük bir bölümü faize gidiyor.
Şu anda yaşadığımız ağır ekonomik kriz ile 2001’deki ekonomik krizine dönüldüğü söyleniyor… Ancak 2001 ekonomik krizi ile şu anda yaşadığımız ekonomik krizi karşılaştırıldığında durumun öyle olmadığı görülüyor.
Şöyle ki:
Bülent Ecevit’in Başbakanlığında, DSP, MHP ve ANAP’ın oluşturduğu Anasol-M hükûmetinde yaşanan ekonomik krizde 100 TL ile 17 gram altın alınırken, şu anda 0.022 gram altın alınabiliyor. 2001’de 100 TL 80 dolarken, şu anda 2.44 dolar. 2001’de 100 lira ile 129 litre mazot alınırken, şu anda 1.92 litre ancak alınabiliyor. 2001 tarihinde 100 lira ile bin ekmek alınabilirken şu anda ancak 7 ekmek alınabiliyor. Örnekler çoğaltılabilir.
***
500 SİMİTTEN 6 SİMİDE
Erdoğan’ın, ekonomiyi anlatırken sık sık kullandığı simit hesabı ile örnek verelim.
Erdoğan, 1993 yılında yaptığı bir konuşmada dönemin iktidarına, “Bir bardak çay 1.000 lira. Simit kaç lira 1.500. Ne yaptı 2.500 lira. Çay ve simidin dışında başka bir şey yemeyeceksiniz. Üç çocuk, anne, baba… Etti 5 kişi. 5 kere 2.500, 12.500 yapar. Üç öğünde 37.500 eder. 30 günde 1 milyon 125 bin lira eder. Asgarî ücret net 910 bin lira. ‘Bu zalim yönetim, bu aziz millete bir bardak çayla bir simidi bile lâyık görmüyor.’ Bunların peşinden nasıl gideceksiniz? Elektrik, su parasını kim ödeyecek. Çoluk-çocuğun okul masrafını kim karşılayacak? İşte ekonomik durum bu?” diyordu ya, 2001 ekonomik krizinde 100 lira ile 500 adet simit alınırken, şu anda sadece 6 adet simit alınabiliyor.
İşte ekonomik özeti…
2001 yılındaki ekonomik kriz iktidarı devirmiş, Anasol-M hükûmetini oluşturan 3 parti baraj altında kalmıştı.
2001 tarihinde ekonomide yaşananlara “kriz” diyorsak, şu anda ekonominin içinde bulunduğu durumunun adına “ağır ekonomik kriz” desek bile az gelir. Ama 2001 yılında vatandaş tepkisini ortaya koyabilirken, şimdi başta sivil toplum kuruluşları ve sendikalar olmak üzere milletin tepki koymaması da koyamamasını nasıl izah etmek gerekir? “Korku iklimi, STK’ların sinmesi, hürriyetlerde gerileme” olduğunu söyleyelim gerisini siz söyleyin…
Erdoğan, “Hiç çekinmeyin, yüzümüze hakikatleri haykırın. Haykırın ki hatamızı görüp kendimizi düzeltelim” diyordu. Peki, gerçekleri şimdi kim haykırabiliyor?
***
2002’DEN 2025’E NE DEĞİŞTİ?
2002 tarihinde Ecevit Başbakan, Bahçeli’nin ise yardımcısı olduğu hükûmetini eleştiren Erdoğan katıldığı bir TV programında da şöyle demişti: “Bu ülke bu hale geldiyse, bugün benim vatandaşım evine çöpten rızık topluyor götürüyorsa, hafta pazarlarının atıklarını topluyor götürüyorsa. Meydanlar ‘açız, açız’ diye bağırıyorsa, evinin kirasını ödeyemiyorsa, suyunun, elektriğinin parasını ödeyemiyorsa ve artık ‘yandım Allah’ diyorsa benim halkım, yüzde 25’i açlık sınırının altındaysa, yüzde 50’si yoksulluk sınırının altındaysa bu hale Türkiye’yi kim getirdi. Bu hükümet getirmedi mi?”
O tarihte ülkeyi bu hale getiren partilerden ikisiyle ortak olan Erdoğan, o tarihte söylediklerini bugün de söyleyebilir mi? Şu anda söylediklerinin tamamı hatta daha fazlası yaşanmıyor mu? Tek fark millet meydanlara “açız, açız” diye bağıramıyor…
Erdoğan muhalefette olsa, açlık sınırının 26.413 lira olduğu bugün, en düşük emekli aylığının 16.881, asgarî ücret 22.104 lira olmasını nasıl eleştirirdi acaba?