Gözaltılar, tutuklamalar, dava süreçleri… Siyaset mahkemeler üzerinden yapılıyor.
19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile başlayan 10 ilçe belediye başkanı ve belediye çalışanlarının tutuklanmasıyla devam eden süreç, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, CHP 38. İstanbul İl Kongresinde “usulsüzlük tespit edildiği”ni belirterek il başkanı CHP İl Başkanı Özgür Çelik ve il yönetimini görevden alması ile devam etti.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, kurultay delegesinin başvurusu üzerine verilen bir karar ve yargılama süreci olduğunu ve itiraz hakkı olduğunu söylerken, CHP İl Başkanlığı’na kayyım atanmasına tepki gösteren siyasetçi ve hukukçular, mahkemenin kongre iptal etme veya partilere kayyım atama yetkisinin olmadığını, Anayasanın 79. maddesinin seçimle ilgili konularda sadece seçim kurullarını yani Yüksek Seçim Kurulu’nu görevli kıldığını hatırlatırken, kararın Siyasî Partiler Kanunu’nun açık hükmüne ve “seçimle gelen seçimle gider” ilkesine aykırı olduğunu söylüyorlar.
***
15 EYLÜL’DEKİ DAVAYI ETKİLER Mİ?
Kayyım kararı, Eylül’de görülecek CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’na ilişkin davaya çevrilmesine yol açtı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, kayyım kararının 15 Eylül’de görülecek CHP kurultayı davasını etkileyebileceğini söylemesi de tenkit konusu oldu.
AKP’nin YSK temsilcisi Recep Özel’in CHP kurultayının iptali talebiyle açılan davaya ilişkin olarak, yetkinin YSK’da olduğunu, YSK kararının mahkeme tarafından bozulamayacağını söylediğini hatırlatalım.
Özel, Nefes gazetesinin sorularını cevaplandırırken, iptali istenen kurultaya ilişkin olarak “YSK’nın verdiği kararı asliye ceza mahkemesi ya da ağır ceza mahkemesi bozamaz. Bozmamalı. Böyle bir şey olamaz. Bütün sistem allak bullak olur eğer mahkeme bu kararı bozarsa” değerlendirmesini yapmıştı. (25.6.2025)
Kongrenin seçimle ilgili kısımlarında karar verme ve itiraz süreçleri ile mazbatanın verilmesi gibi konuları seçim kurullarının ve son olarak da YSK’nın belirlediğini söyleyen Özel, “Bunların kararlarını ortadan kaldıracak herhangi bir karar olamaz. Seçim hukuku, seçim mecrası içerisinde Anayasa’nın 79. maddesine göre YSK yetkili kılınır, herhangi bir mahkemenin yetkisi olamaz” vurgusu da yapmıştı.
CHP’nin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu da “İlçe seçim kurulunun verdiği mazbatayı sadece Anayasa’mızın 79. maddesine göre YSK iptal edebilir. Verilen karar doğrudan Anayasa’mızın 79. maddesine ve Siyasî Partiler Kanunu 21. maddesine aykırı olduğundan görev gasbıdır” değerlendirmesinde bulunuyor.
***
2017 HATIRLATMASI
AKP eski milletvekili MKYK eski üyesi gazeteci Şamil Tayyar ise, kararın hukuk tarihinde emsali olmadığını söylerken, seçim hukukunun YSK’nın inisiyatifinde değerlendirildiğini söylerken 2017 referandumunu hatırlatıyor. “2017 referandumundaki sandıklar açılmadan mühürsüz oyların geçerli sayılmasına ilişkin seçim kurulu kararı, yarın bir sulh hukuk mahkemesince kaldırılırsa, ne olur? Veya kıran kırana geçen bir belediye veya milletvekilliği seçiminde yıllar sonra benzer bir durumun yaşanmayacağını kim garanti edebilir?” diye soruyor ve diyor ki, “YSK, 2017 referandumunda mühürsüz oyların geçerli olduğuna karar verdi. Kanunda ise mühürsüz oyların geçersiz olduğu yazıyor. Yarın bir Asliye Hukuk Mahkemesi çıkıp, ‘Kanuna aykırı şekilde mühürsüz oylar geçerli sayıldı’ derse yapacak bir şeyiniz yok…”
Olur mu? Zor, ama neden olmasın? İşler bir anda tersine dönebilir.
2017 referandumu ile Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş yapılmıştı. Tayyar’ın dikkat çektiği gibi konu yargıya taşınırsa, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri iptal edilir mi? Buralara kayyım mı atanır? Bu durumda, AKP YSK temsilcisi Özel’in dikkat çektiği gibi “sistem allak bullak olur…”
Hukuk herkes için eşit uygulanmazsa, başta demokrasi olmak üzere adalet ve hukuk sistemi zarar görür. Bu böyle biline…