"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Açıkla… Açıkla… Açıkla...

Mehmet KARA
20 Ocak 2020, Pazartesi 00:01
Gelecek Partisi’nin kurucularından Etyen Mahçupyan, “Ahmet Davutoğlu kendi bildiklerini ve yaşadıklarını anlatırsa bir gün bütün bu yakın tarih yeniden başka türlü yazılacak. Biliyorum çünkü bazı bölümleri dinledim, ancak anlatmak bana düşmez. Biraz o ortamın da olması gerekiyor, kendisine açık olarak da sormak mümkün” demiş.

Bu sözleri “aba altından sopa göstermek” olarak mı algılamak lâzım diye düşünürken, iktidarı destekleyen bazı gazeteciler, eski defterler üzerinden “Erdoğan’a lâf mı çakılmak isteniyor” diye soruyor. Mahçupyan’ın bildiklerini açıklamasını istiyorlar. Şimdi birileri çıkıp koro halinde “açıkla… açıkla” diye tempo tutar mı? Pek de sanmıyoruz.

Davutoğlu bildiklerini açıklar mı bilinmez, ama açıklarsa yakın tarihe ciddî katkısı olacağı da muhakkak… Özellikle de AKP’nin en fazla oy alan genel başkan olmasına rağmen hem genel başkanlığı hem de başbakanlığı bırakmasının ardında nelerin yattığını açıklaması bile buna katkı sağlar…

***

Peki, adı yine başkanlık olsun!

Türk Tipi cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin aksayan ve eksik yönlerinin kabul edilmesine, aylardır da üzerinde çalışıldığının söylenmesine rağmen bir türlü “rehabilitasyon” tasarısının gündeme getirilmemesi değişik yorumlara sebep oluyor. Bu yorumlardan birisi de, “Sistem Türkiye’ye öyle dar geldi ki sistemin uygulanması için var gücüyle çalışan, bu sistemi adeta ‘ölümüne’ savunanlar şimdi işin altından kalkamıyorlar” şeklinde oluyor.

Güçlendirilmiş ve demokratikleştirilmiş parlamenter sistem için özellikle “millet ittifakı”nı oluşturan partiler yüksek sesle konuşmaya başlarken, sistemin hatalı, eksik hatta dar geldiğini düşünen kesim ise sessiz kalıyor. Bu sessizlik acaba onlar da mı eski sistemi istiyorlar şeklinde değerlendirilebilir mi, bilemiyoruz. Eğer sözlerinden geri dönmek istemiyorlarsa, yeniden dönülecek güçlendirilmiş parlamenter sistemde başbakan yerine “başkan” kullanılması bir formül olarak getirilebilir! Ya da cumhurbaşkanı değil de adı “başkan” olur…

Bunlar siyasetin işi ve işin esprisi… Ama adı ne olursa olsun iyice etkisizleşen parlamentonun güçlendirilmesi gerekiyor. Sistem tartışılırken en başta düşünülmesi gereken de budur…

***

“Hayırdır arkadaşlar!”

AKP ile MHP’nin oluşturduğu “cumhur ittifakı” iktidar cephesinin arasından su sızmıyor. MHP’nin, başkanlık sistemi, ekonomi, dış politika gibi konulara AKP’den daha fazla sahip çıkması ve savunması dikkatlerden kaçmıyor. MHP’nin en çok konuşan milletvekilleri arasında yer alan Cemal Enginyurt, “AK Partili siyasetçilerde son zamanlarda CHP hoşgörüsü başladı. Hayırdır arkadaşlar! CHP, Sayın Cumhurbaşkanına, belediye başkanlarına, bürokratlara hakarette sınır tanımıyor. Lâkin, sizler kucak açık fotoğraf veriyorsunuz. Şirinlik yapıp methiye düzüyorsunuz. Söven yaranır oldu mu?” diye bir tweet attı. Sayın Enginyurt kimi, kimleri kast etti bilemiyoruz, ama kürsülerde birbirlerini eleştirenlerin Meclis kulislerinde ve dışarıda birbirleriyle sohbet etmelerinden bu kadar rahatsızlık duyulmasını bir türlü anlamadık doğrusu…

***

Hukuk devletinde böyle korku olmaz

Geçtiğimiz haftalarda özel bir televizyonun canlı yayınında bir gazeteci ile AKP’li eski milletvekillinin arasındaki diyalog, adalet ve hukuk alanında geldiğimiz noktayı özetlemişti. Gazeteciler günü dolayısıyla yapılan yorumlar ve yeni bir yıla girdiğimiz şu günlerde bu yılın “hukuk yılı” olması ihtiyacını ortaya koyuyordu.

Gazeteci Cem Küçük canlı yayında, “Erdoğan karşıtı herhangi biri seçilirse bir kere biz dahil herkes yargılanır” dediğinde, AKP’li eski vekil Metin Metiner, “Yahu korkutma bizi” demişti. Küçük’ün, “İngilizce biliyorum, Londra’ya gitsem iade ederler” sözüne karşılık Metiner, “Ben İngilizce de bilmiyorum, gidecek yerim yok” demişti.

Demokratik bir ülkede gazeteciler konuştuklarından dolayı yargılanamaz, yargılanmamalı da… Demokrasi ile yönetilen bir ülkede hiç kimse suç işlediğine dair bir “delil” yoksa zaten suçlanamaz, tutuklanamaz, yargılanamaz…  

Hele hele iktidara göre tutuklanacakların belirlendiği bir sistemin demokratik olduğu hiç söylenemez. İnsanların iktidara göre tutuklanmadan korktuğunu bir sisteme de hukuk devleti denilemez…

***

Keşke

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcılarından Selçuk Özdağ, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne istemeden oy verdik” derken, “Keşke daha cesur davransaydık” ifadelerini kullanmış…

Hatadan dönmek erdemdir, ama biraz geç kalınmadı mı?

GP’nin Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu başbakan iken, “Bize göre en doğru form başkanlık sistemidir. Öyle bir anayasa, öyle bir hükümet modeli koyalım ki torunlarımız da rahat etsinler” (28.12.2015) diyerek bu sistemin taşlarını döşemişti. Davutoğlu şimdi ise, “Demokratik bir parlamenter sistemi savunuyoruz” diyor!

Keşke o zaman “cesur” davranıp, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün’ün şimdiler de söylediği gibi bu sisteme “ucube” diyebilselerdi… 

Okunma Sayısı: 3601
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    20.1.2020 22:54:45

    Mehmed kardeşim açıkla açıkla diyorsun amma bunlar AÇIKLAYACAĞIIIIZ dediler fakat sesleri ya kısıldı ya da kıstırıldı.Mesela YİK üğyesi olan bir zat parsellerden bahsetti şimdi bunları ağzına alan yok.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı