21 Temmuz’da tatile giren Meclis 1 Ekim’de çalışmalarına başlamıştı.
Üç hafta yani 9 gün çalıştıktan sonra bir hafta çalışmalarına ara verdi. Aranın ardından çalışmalarına tekrar başlayan Meclis Genel Kurulu’nda, geçtiğimiz hafta sadece gündem dışı konuşmalar yapıldı. Kanun görüşmeleri yapılmadı. Ekim’den bu yana grupların mutabakatı sonucu üç uluslararası sözleşme dışında bir tek kanun yasalaştırılamadı.
Milletin Meclis’ten beklentileri var gündeme getirilmiyor. Bağ-Kur’luların prim gün sayılarının düşürülmesi, kadro bekleyen taşeronlar, çıraklık ve stajyerlerin sigorta başlangıcı, memurlara 3600 gösterge, memur emeklisine seyyanen zam, kamuda mülâkatın kaldırılması, Covid düzenlemeleri gibi konularda vatandaş Meclis’ten çözüm beklerken çalışmıyor. Bu durum da “Meclis çalışmıyor” algısını güçlendiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Haklı talepleri dinleyerek mağduriyetleri gidereceğiz” diyor, ama yukarıda çok azını sıraladığımız birçok “haklı talep” karşısında bir düzenleme de yapılmıyor
Millet haklı olarak soruyor:
Muhalefetin getirdiği hiçbir kanun teklifi yasalaşmıyor anladık da iktidar kanadını bu haklı talepler karşısında neden adım atmıyor?
Millet hiç değilse iktidardan söz verdiklerini yerine getirilmesini bekliyor.
***
ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER!
Erdoğan’ın geçtiğimiz haftalarda Rize’ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında atanamamış öğretmenler ile yaşanan diyaloğu gündem oldu. Atanamayan bir öğretmen, “Tüm kapılar yüzümüze kapandı” sözüne Erdoğan’ın, “Yalan konuşuyorsun! Benim partimin kapısı kimseye kapanmaz” ifadesi yıllardır devam eden bir sorunu gündeme getirdi.
Şu anda yüzbinlerce öğretmen açığı varken, atamalar çok cüz’i kalıyor. Atanan öğretmenler de “sözleşmeli” atanıyor. Öğretmen açığı sadece çalıştığı gün ve girdiği ders kadar maaş alan “ücretli öğretmen” kadrosu ile kapatılmaya çalışıyor. Atamalarda en büyük meselelerden birisi de söz verilmesine rağmen mülâkatı kaldırılmaması... KPSS’den yüksek puan almasına rağmen mülâkat sonucunda atanamayan öğretmen meselesi bir türlü çözülmüyor.
Öğretmen açığının kalıcı istihdam politikalarıyla, kadrolu atamalarla giderilmesi gerekiyor. Eğitimde liyakat ve adalet temelinde yeni bir politika oluşturmalı ki, bu problemler ortan kalksın.
Mersin Milletvekili Gülcan Kış, Meclis’te gündem dışı konuşmasında bu meseleye dikkat çekerken, “Atama bekleyen öğretmenlerimizin, diş hekimlerimizin, sağlık çalışanlarımızın sesini duyurmak istiyorum. 2024 KPSS’ye giren on binlerce genç sınavını geçti, yeterliliğini kanıtladı, ama hâlâ görev bekliyorlar. Bir öğretmen öğrencisini, bir diş hekimi hastasını, bir hemşire nöbet tutacağı servisi bekliyor. Atanmak için devletin kapısında değil, halkın hizmetinde olmak istiyorlar. Bugün 15 bin diş hekimi, 20 bin sağlık personeli ve binlerce öğretmen kadro bekliyor. Hastaneler personel yetersizliğinden, okullar öğretmen eksikliğinden zorlanıyor. Bu gençler işsizken sistem ücretli öğretmenlerle, sözleşmeli sağlıkçılarla dönmeye çalışıyor. Bir yanda atanmayan mezunlar, diğer yanda hizmet açığı. Bu çelişkiyi gidermek devletin görevidir. Bu gençler devletten iş değil, hak ettikleri görevi istiyorlar” derken atama bekleyen yüzbinlerin sesi oldu.
***
AF
Eğitimin başka bir meselesini de Mersin Milletvekili Levent Uysal dile getirdi. “4 milyon üniversiteli kardeşimiz bizlerden öğrenci affı bekliyor, özellikle deprem, sağlık problemleri ve ailevî sorunlardan dolayı eğitimlerine ara vermek zorunda kaldılar. Gençlerimizin bir dönem daha kaybetmemeleri için 2026-2027 akademik yılında af tasarısının gündeme getirilerek bir an önce eğitim hayatlarına başlamalarını talep ediyoruz…”
İktidar bunları görmüyor mu?
Dört milyon genç Meclis’ten af beklerken, Meclis’in gündemine dahi gelmiyor.
Biriken “haklı talepler”in karşılık bulmaması, hem demokratik temsil, hem de sosyal adalet açısından ciddî bir güvensizliğe sebep oluyor.