"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mozaik

Ali Rıza AYDIN
11 Aralık 2025, Perşembe
Son yıllarda, memleketin en ücra köşesinde dahi ciddi bir doku değişikliği yaşanıyor.

Mevcut kendi mozaiklerimize ilâveten çeşitli bölgelerden, değişik ülkelerden gelen -kayıtlı kayıtsız- pek çok insan, Türkiye’yi mesken tutmuş durumda.

Başımız gözümüz üstüne.

Asr-ı Saadete uzanıp, Ensar’ın Muhacire yaklaşımını örnek alarak müşkülâtta bulunana el uzatmak ne güzel; Müslüman’ı kardeş bilmek, ne âlâ. Çünkü emr-i İlâhî böyle. Gel gelelim, bu gelenlerin hepsi katıksız, katkısız Müslüman kimseler değil ki.

O ülkelerde var olan ırklar, kavimler, mezhepler; hayatlarına, karakterlerine sinen din ya da dinsizlik; dahası, siyasî tercihler gelenlerle birlikte, bu toprağa taşındı.

Artık her yerde sıkça gördüğümüz farklı çehre, farklı lehçe ve farklı renkteki bu insanlar, buralarda, bizden rahat durumda.

Bunu söylerken, gelenlerin gelmesine muhalif değiliz; yukarıda, alerre’si velayn dedik.

Fakat, benim ülkemin kırsalındaki yoksulu, şehirlerinin köşe bucaklarındaki, banliyösündeki fakiri fukarası, garibi gurabası aç biilâç, işsiz güçsüz durumda iken; dışarıdan gelenlere birtakım imkânlar sağlanıyor, hayatlarını kolaylaştırıcı katkılarda bulunuluyor.

Yine bu insanlar Belediyelerden, Devletten, STK ve sair kurumların himmetinden, kişilerin aynî-nakdî yardımlarından; hastahanelerde, her türlü sağlık hizmetlerinden istifade ediyorlar.

Bitmedi: Dünyanın hiçbir ülkesinde olamayacağı kadar kolay bir şekilde “vatandaş”; bir adım sonrasında da, “seçmen” oluyorlar.

Ticarete soyunan, gayrimenkul alıp yerleşen paralılar ise, ayrı bir mesele!

Zulme maruz kalmış, felâkete duçar olmuş insanlara istisnasız el uzatmak, her insanın, insanî bir sorumluluğudur. Devlet olsun, millet olsun bu, böyle. Buna, kimsenin ne itirazı ne de söyleyeceği bir şey olur. Fakat madalyonun bir de öteki yüzü var.

Sorumsuzluk, disiplinsizliği; -zaman zaman olduğu gibi- disiplinsizlik, asayiş problemlerini doğurabiliyor.

Bu, işin bir yönü!

Diğer bir husus: Söz konusu insanların ucuz işgücü olarak görülmeleri -ki onlarında o şartlarla çalışmaları-, istihdam piyasalarını olumsuz etkilemektedir. Zaten vasıfsız eleman istihdamında asgarî ücretin üstüne pek çıkmayan özel sektör işletmeleri, bunları tercih edep, işgücünden ciddi manada istifade ediyor.

Belki, “Güneş çarığı sıkıyor, çarık da ayağı sıkıyor” atasözünde olduğu gibi; özel sektörün, olumsuz ekonomik şartlar gereği buna yöneldiği düşünülebilir.

Tamam da, yerli işçinin ya eli boşa çıkıyor ya da hakkettiğinden daha düşük ücretle çalışmaya mecbur oluyor. Adı bile anılmayan birtakım işçi hakları da cabası.

Bütün bu ifade ettiklerimiz; duyabildiklerimiz, görebildiklerimiz.

Bizim göremediklerimizi de devletimiz görüyor; tedbirini alıyordur herhâlde!

Zira, Mehmet Âkif Ersoy’un, yaşanmış bir olayı tasvir ettiği “Kocakarı ve Ömer” başlıklı şiirinde;

“Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, / Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer’den onu!” dediği üzere; o gün Ömer’e olduğu gibi, bugün de Emir’e âdilâne, şefkatkârâne çok vazife düşüyor.

Okunma Sayısı: 308
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı