Allah’ın rızası dahilinde yuva kuran ailelerin, Cennette bir olmaları mümkündür.
Bediüzzaman, aile hayatını Cennet hayatına benzeterek, Allah’ın rızası dahilinde kurulduğunda ahirette de devam bulacağını söyler. “Evet bir kadın, kocasına yalnız hayat-ı dünyeviyeye mahsus bir refika-i hayat değildir. Belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayattır”1 diyerek aile hayatının dünya âlemiyle sınırlı olmadığını belirtmiştir. Mü’min olan aile fertlerinin ebedî birliktelik yaşayacakları âyette şöyle ifade edilmiştir, “Kalıcı Cennetlere gireceklerdir; babalarından, eşlerinden ve evlâtlarından uygun olanlar da girecekler. Melekler her kapıdan yanlarına girerek ‘Sabrınızın karşılığı olarak huzur ve güvendesiniz. O dünyanın sonu ne güzelmiş!’ diyeceklerdir.”2
Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerin beyânına göre; dünya hayatında kurulan âile hayatları, eşlerin her ikisi de Cennete liyakat kazanmaları halinde ebediyen beraber olarak kalacaklardır. Ancak, imandan nasibi olmayan ve inkâr üzerine ölen eş, Hazret-i Nuh ve Lût Aleyhisselâmların hanımları ve Âsiye’nin kocası olan Firavun da olsa, ebediyyen eşinden ayrı kalacak ve inkârının karşılığını dâimi olarak Cehennemde çekeceklerdir. Eşler birbirine hakikî hürmet ve samimî merhamet ile; ebedî bir arkadaş olarak fedakârlıkta bulunsalar, ebedî âlemlerde birbirlerine yoldaş olacaklardır.
Yoksa kısacık lezzetler ebedî bir firak ve müfarakata uğrattığı gibi dünyayı da Cehenneme çevirebilir.
Velhasıl, ahirete iman dünya hayatını Cennete çevirdiği gibi, Cennette de ebedî birlikteliklere vesile oluyor. İman edenlerden olmak duâsıyla..
Dipnotlar:
1) Lem’alar, s. 196.
2) Ra’d, 13/19-24.