HAMAS, Gazze sınırının ötesine doğru saldırıya geçti.
Ama bu saldırı, bildiğimiz manada bir sefer şeklinde değil, sivil yerleşim yerlerine füze fırlatma şeklinde gerçekleşti. Bu hakikati de hiç kimse inkâr etmiyor. Gelgelelim sivil yerleşim yerlerine füze atmakla; sivil insanların, çocukların, kadınların, yaşlıların, münzevilerin hayatına kastedilmiş olunuyor. Çoğu muhafazakâr da bunu ya görmezden geliyor ya doğrudan savunuyor.
Soru: İsrail on yıllardır Müslüman sivilleri katletti. Müslümanların da onların ülkelerinden sivil katletmeleri mesele olmamalı değil mi?
Cevap: Ahlâk kaideleri, onu benimseyen insanın düşmanının davranışına göre değişecek kaideler değillerdir. Eğer senin davranışın, düşmanının davranışına göre değişecekse, senin sabit bir duruşun yoktur.
“... bir masumun hakkı, yüz cani için feda edilmez, onların yüzünden ona zulmedilmez. Şimdiki vaziyet, yüz masumu birkaç cani için zararlara sokar.” (Emirdağ Lâhikası-1) Şu an Müslüman ülkelerin idarecilerinin ekserisi bu hitaba muhataptır.
Soru: İsrail belki bin kat fazla sivil öldürmüştür. Niye bu dururken sen HAMAS’ın yaptığına odaklanıyorsun?
Cevap: Nehy-i ani’l-münker, evvela din kardeşine yapılır. Tebliğ de evvela dar dairede yapılır. Bu gazetede çıkan yazılar, siyasi mahiyette olmadan evvel tebliğ mahiyetindedir. Biz Müslümanlar olarak evvela kendimizi, birbirimize tebliğle düzeltmezsek de, cihana bir adalet perspektifi sunamayız.
HAMAS’ın sivilleri hedef alan saldırılarının ülkemizde görmezden gelinmesi, hatta savunulması; düşününce çok da garip gelmiyor. Zira bize Osmanlı’dan kalan; Osmanlı’nın her olumsuz özelliğini aldığımız ama her olumlu özelliğini bıraktığımız bir siyasî kültürümüz ve bakış açımız var. Bu kültüre göre de, devletin bekası için bebekler bile katledilebilirler. (Bkz. kardeş katli).
Osmanlı’yı geçip Türkiye Cumhuriyeti’ne gelsek, insanlar yine sırf ırklarından dolayı, sürgün edilmişlerdir.
Bütün bunları düşünüp, karşımda HAMAS’ın sivil öldürmesini savunduğundan dolayı sinir olduğum tanıdığımın kültürel temellerini anlayabildim. Ve tarihimizdeki zulümlerin bizim düşünce sistemimizi etkilemesine engel olan Risale-i Nur gibi bir lütuf için, Cenab-ı Allah’a bir kez daha şükrettim.