Bilhassa Aralık’ın son haftasında Avrupa; koskoca bir yılı geride bırakmanın ve gelecek yeni yılın heyecanını yaşar.
Süslemeler, ışıklandırmışlar, şenlik ve eğlencelerden toplum kadar kiliseler de nasibini alır.
Kiliseler nasibini alır da; camiler, cemaatler, vakıflar ve dernekler buna seyirci mi kalır? Hayır! Hırıstiyanların kapıldığı heyecana; Müslümanlar da kendi itikad ve İslâmî yaşayışları çerçevesinde eşlik ederler. Böylece yer yer ve zaman zaman bayram havaları yaşanır. Bu bayram havasını Yeni Asya Nur Talebeleri Ahlen buluşmalarında soluma imkânı bulur ve bu hava bütün hizmet mahallerine de yansır.
**
Avusturya’da da 2019’un Aralık ayı çok bereketli geçti. Hanımlara ve erkeklere mahsus dersanelerimizde ayrı ayrı sohbetler hafta boyu devam etti. Gençlerimize yönelik programlar yapıldı. Risale-i Nur’daki “şahs-ı manevî”, ve “İttihad-ı İslâm” tariflerinin birleştirilmiş hülâsası kalplere ferahlık, akıllara nur, ruhlara kemâlat bahşedip, gönüllere su serpti.
Hele ki, 30 ve 31 Aralık akşamlarının “Rüyada Bir Hitabe”nin açılımına tahsis edilmesi, bizi sırlar ve müjdeler âleminde gezdirdi. Buradaki “açılım”; sadece tahakkuk eden ve daha tahakkukunu beklediğimiz müjdelere bir bakışın ifadesidir. Yoksa bu Hitabe’nin tamamındaki sadece üst başlıkları tesbit etmek bile başlıbaşına özel bir çalışmayı gerektirir.
“Ümit, ümitsizlik, İslâm toplumları, İslâm’ın geleceği, Birinci Dünya Savaşı, hilâfet, İslâm kardeşliği, Avrupa, modernleşme, dünyevîleşme, özenti, görenek, sosyal tabakalar, esirlik, ecirlik, medeniyet, hürriyet, Batı medeniyeti, Kur’ân medeniyeti, kuvvet, çatışma, sefahat, menfaat, menfi milliyet, müsbet milliyet, ırkçılık, manevî dejenerasyon, İslâm ahlâkı, dünya barışı, zarurî ihtiyaçlar, fakirlik, helâl, haram, hak, adalet, denge, eşitlik, fazilet, muhabbet, dinî bağlar, sosyal bağlar, yardımlaşma, birlik, beraberlik, terakki, ruhî tekâmül, hüda, insaniyet, hevesat-ı süfliye, nefs-i emmare, hedonizm, namaz, oruç, zekât,..” 1
Ve daha sayılamayacak kadar çok meseleler, bu Hitabe’nin içinde yerini ve nasibini almıştır.
Bediüzzaman’ın perdeli bir ifade ile “rüya-yı sadıka” tabir ettiği ve “emsalini dünyada görmediği” şahsiyetlerden meydana gelen o muhteşem meclisin başında Ahirzaman Peygamberi (asm) var, sorulara muhatap olan da Ahirzaman Müceddidi’dir ki, verdiği cevaplar o muhteşem meclisin takdirini celbetmiş ve şöyle seslenmişlerdir:
“Evet, ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sâdâ İslâmın sâdâsı olacaktır!” En yüksek gür sâdâ ise Risale-i Nur olarak tahakkuk etmiştir.
1919 Eylül’ünden 2019 Aralık’ına kadar geçen yüzyılda yaşananlara bakılarak; Bediüzzaman’ın “rüya-yı sadıka”sının, dünya gözüyle hadiselere bakışın çok ötesinde sağlam temellere dayandığı ve Nebevî boyutları olduğu, bu vesileyle bir kere daha idrak edilmiş oldu.
Hayatının büyük bir bölümünü, Bediüzzaman’ın hayatına hasredip “Beşleme”yi ve “Nur Hareketi Serisi”ni yazan İslâm Yaşar’la beraber olmamız da, eriştiğimiz muhassalanın canlı bir belgesi oldu. Bu güzelliğin tam yüzyıl sonra Avusturya’da idrak edilmiş olması da, bu muhassalaya ayrı bir renk kattı. 1919 Eylül’ünde “emsali dünyada görülmeyen muhteşem bir meclisin”; helâket ve felâket asrının adamını da huzurlarına çağırıp, dünyanın kalan ömrü içinde İslâm mukedderatıyla alâkalı verdikleri bu muhteşem dersi belki yüzlerce defa okuyarak hayatına ve kitaplarına yansıtan yazarımız, bu dersini hasbelkader 2019’un sonunda bizimle de paylaşırken, farkına vardığı bir tevafuku da şöyle dile getiriyordu:
Meğer ki tam yüz yıl geçmiş!..
Dipnot:
1- Köprü, sayı 128.