"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hindistan, İsrail ve BAE: Ortadoğu’da yeni ittifak mı? (1)

Muhammet ÖRTLEK
07 Ağustos 2021, Cumartesi
Ortadoğu bölgesi siyasî, ekonomik, sosyal, etnik, dini ve mezhebî kırılganlıkların yüksek olduğu bir coğrafyadır. Bölge tarih boyunca muhtelif çatışma, ayrışma ve savaşlara sahne oldu. Ancak bölgedeki aktörlerin ittifak, koalisyon veya birliktelik içinde de hareket ettikleri gözlemlenmiştir.

Bugünlerde Ortadoğu’da muhtemel yeni bir bölgesel ittifaktan söz ediliyor. Bu ittifak iddiası merkezi Washignton DC’de bulunan ve 1946’da kurulmuş Ortadoğu Enstitüsü’ndeki (Middle East Institute) Muhammed Süleyman’ın makalesine dayandırılıyor. Süleyman’ın 28 Temmuz 2021’deki makalesi “Yükselişte Hint-İbrahim İttifakı: Hindistan, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Nasıl Yeni Bir Bölgelerarası Düzen Yaratıyor?” başlığıyla yayınlandı.

“Yükselişte” diye ifade edilen, jeostratejik ittifak pek az kimse tarafından fark edilmiş bir gelişmedir. İttifakta olduğu zikredilen Hindistan, İsrail ve BAE’nin uzun süredir devam eden ilişkileri vardır. Diğer taraftan ABD’nin sponsorluğunda 2020 ve 2021 yıllarında İsrail’in Bahreyn, Fas ve BAE ile “Normalleşme/İbrahim Anlaşması” imzaladığı biliniyor. Buna ek olarak İsrail’in Suudi Arabistan, Umman ve Sudan’la da normalleşme hakkında üstü kapalı görüşmelerde ve pratiklerde bulunduğu da aşikârdır. Hatta İsrail’in 1978’de Mısır’la imzaladığı Camp David Anlaşması ve 1994’te Ürdün’le yaptığı anlaşmalar da normalleşme kapsamında değerlendiriliyor. (Yeni Asya 15.08.2020, 19.09.2020, 18.10.2020, 28.11.2020, 15.12.2020 tarihli makaleler). Dolayısıyla İsrail, uzun vadeli stratejiyle, bölgedeki ülkelerle çeşitli sebeplerle anlaşmaya varmış ve güvenliğini sağlamada ilerleme kaydetmiş durumdadır.

Süleyman, makalesinde bir dönem “Türkiye’nin bölgedeki etkinliği, BAE ile Pakistan arasındaki mesafenin artmasıyla Ortadoğu’da Hindistan, İsrail ve BAE arasında bölge ötesi bir düzeni meydana getirdiğini” belirtiyor. Ayrıca Süleyman “ortaya çıkan bu çok taraflı ittifakın, ABD’nin (Irak ve Afganistan’dan çekilmesini kastederek) Ortadoğu’da bıraktığı boşluğu doldurabileceğine; bölgenin jeopolitiğini ve jeoekonomisini dönüştürme potansiyeline sahip olduğunu” ileri sürüyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle, başlayan İki Kutuplu dünya sisteminin Soğuk Savaş sürecinde “Hindistan, İsrail ve BAE’nin kendilerine özgü tarihi ve dini özelliklerinin karışıklıklarını yaşadıkları” biliniyor. 

Özellikle “Hindistan ve İsrail’in iki temel ilke olan tarih ve din üzerinden güç merkezi haline geldikleri” aktarılıyor.

Britanya Hindistan’ının 1947 bölünerek kurulan Pakistan’ın, Pakistan Hareketi tarafından Hint Müslümanları için bir yurt olması hedeflenmiştir. Süleyman “Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılmasıyla, Yeni Delhi yönetiminin Müslüman uluslara yönelik politikalarının” görüldüğünü bunun en önemli olanının da “İsrail ile yaşanılan ihtilâflarda Arapların yanında yer alarak ve Filistin’in kendi kaderini tayin hakkını desteklemesiydi.” Çünkü Filistin’in eski hakimi Mısır’ın ve Hindistan’ın, İngiliz işgaline karşı mücadele etmeleri Hint ve Arap uluslarını ortak paydada buluşturmaktaydı. Birde Soğuk Savaş’ın ABD ve SSCB dışındaki üçüncü kutbu olan “Bağlantısızlar Hareketi’nde de, Arap dünyasının karizmatik lideri Cemal Abdul Nasır ile Hindistan’ın Başbakanı Javaharlal Nehru güçlü ilişkilere sahiplerdi.”

Mısır’ın Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan beri var olan bölge ülkelerine liderlik düşüncesi, Kahire’de 22 Mart 1945’te Arap Birliği/Ligi’nin kurulmasıyla somutlaşmıştır. Arap Birliği kurumsal niteliğe sahip olup, Süleyman’a göre “Arap halkları arasında Nasır’ın öncülüğündeki sosyalist Arap milliyetçiliği (Pan-Arap) akımına karşılık, rakibi Suudi Arabistan’ın etkisiyle” İslâm ve Müslümanlığı öne çıkartarak 25 Eylül 1969’da İslam İşbirliği Teşkilâtı’nı (İTT), Fas’ın başşehri Rabat’ta kuruldu. Böylece “BAE ve Körfez ülkeleri nezdinde, Müslümanların da yaşadığı, Hindistan ve Pakistan arasındaki Jammu-Keşmir anlaşmazlığına dikkat çekilmiştir.”

Süleyman, BAE ve Pakistan konusunda “iki ülke ilişkileri son 30 yıllık sürede ciddî gelişme göstermiştir. BAE’de önemli oranda Pakistanlı işçiler çalışmakta ve şirketler faaliyette bulunmaktadır. 

Dolayısıyla BAE, Pakistan diasporasına ev sahipliği yapmaktadır. BAE’ndeki işçiler, Pakistan’a yaptıkları para gönderme işlemleriyle ülkelerine büyük miktarda döviz girişi sağlamaktadırlar. BAE’nin güvenlik ve askerî eğitim desteği aldığı Pakistan, Müslüman dünyanın tek nükleer gücü özelliğini taşımaktadır” şeklinde ifade ediyor.

Yine Süleyman’a göre, ABD destekli İsrail hakkında “Filistin dâvâsı, Arap devletleriyle geçmişte yaşanan savaşlar, gelişmekte olan ülkelerdeki ABD karşıtlığı sebebiyle Hindistan, bazı Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerine ya da Bağlantısızlar Hareketi üyesi ülkelere nüfuz etmede sınırlı bir yeteneğe sahiptir” diye kaydediyor. Dolayısıyla bölge ülkeleriyle “normalleşen” İsrail’in, bölge dışına açılma girişimi ihtimal dahilindedir.

Soğuk Savaş dönemi için Hindistan, İsrail ve BAE hakkında kısa açıklama yukarıda zikredilen şekildedir. Süleyman’ın konuyla ilgili Soğuk Savaş sonrası dönem değerlendirmesini gelecek makalede ele alacağım.

—DEVAM EDECEK —

Okunma Sayısı: 1110
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı