Sevgili Günlük;
Her istediğimde buzdolabını açabilmek, her acıktığımda dilediğimi yiyebilmek sıradan bir şey değilmiş. Ne çok şükür gerektirirmiş bir kez daha anladım.
Bugün öyle çok acıktım ki... Oysa sahurda tıka basa da yemiştim. İftara bir an evvel kavuşmayı, dört gözle bekledim. İftar saatinin yaklaşması, açlığımın toklukla müjdelenmesi gibi bir şeydi sanki.
Evet, benim açlığım ezan ile bitecekti sevgili günlük. Ertesi güne tok uyanacaktım. Allah’ın rızası için yeni açlığıma, karnı doymuş başlayacaktım.
Peki ya aç uyuyan çocuklar... Onlar ne yapacaktı? Rabblerinin rızası için yeni açlıklarına, eski açlıklarıyla mı başlayacaklardı? Benim tok daldığım uykuya, onlar açlık gurultularıyla mı yatacaklardı? Afrika’da ve dünyanın başka yerlerinde gıda ve temiz su bulamayan milyonlarca insan varmış. Çocuklar daha çok etkileniyor, çoğu zaman ölüyormuş.
Aç uyumak neydi günlük? Ben bilemedim. Karnı doymadan uyumaya daha hiç gitmedim. Ya susuz olmak!.. Korktum birden düşününce.
Açtım ellerimi Rabbime:
“Allah’ım... Aç uyuyan çocuğun orucunu, onun yerine ben tutsam... Ya da onun sevabını benimkinden daha çok saysan.... Olur mu? Çünkü ben çok tokum. İnşallah onlar da çok doysun. Amin.”