Bu mektup gurbetteki kuzenim Fatma Betül’den: Sevgili Elif’in Günlüğü; Almanca öğretmenim Anna’nın tek Müslüman öğrencisi sadece ben değilim. Sınıfımızda Mısırlı, Suriyeli, Boşnak ve Kazak olmak üzere benden başka Müslüman öğrenciler de var.
Ramazan ayında hepimiz oruçlu olduğumuz için, jause (aparatif) molasında bir şey yemiyoruz. Öğretmenimiz durumun farkında tabi. Ve bizim etkilenip zorlanmamamız için mola zamanı bizi bahçeye çıkarıyor. Dolaşıp temiz hava alıyoruz.
Anna iyi bir öğretmen sevgili günlük. Hepimize çok âdil davranıyor. Öğrenmemiz için hepimizle teker teker ilgileniyor. Ve benimle ilgili “gayretli, çalışkan” anlamında teşvik edici, hoşuma giden şeyler söylüyor. O kadar sevgi dolu, öyle iyi kalpli ki, dedemin anlattığı Müslüman özelliklerinin çoğunu onda görebiliyorum. O tatlı gülümseyişi bile, güzel yüzünün sadâkası gibi sanki.
Bizim aç kalmamıza kıyamadığı için geçen Cuma o da bizimle oruç tuttu. Çok şaşırdık ve çok da sevindik. Elinden düşürmediği kahve fincanı o gün hep dolabındaydı. Jause’deki atıştırmalıkların hiçbirine dokunmadı. İftar saatini de bizden öğrenip not aldı.
Bu yaptığınız hiç kolay değil çocuklar, dedi bize. Siz açlığa Allah’ın sevgisi için katlanırken, zorluğa karşı sabretmeyi de öğreniyorsunuz demek, diye ekledi. İftar yaklaşırken, orucu açma zamanının geldiğini maillerimizle ona da hatırlatmamızı söyledi.
...
Akşam oldu. Oruçlarımız duâlarla açıldı. Anna’dan hepimize mesaj geldi:
“Bütün hayatımda yaşadığım en inanılmaz duyguydu. Noel’deki bir çocuk gibi hissettim. Mutlu ve huzurlu... Amin.”