"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gıdalarımız ve katkı maddeleri

Mustafa NUTKU
04 Şubat 2015, Çarşamba
Gıda maddeleri ve onların katkı maddelerinin ülkemizde öncesine göre daha yoğun olarak gündeme geldiği son yıllarda, bu konularla ilgili merak, takva veya vesvese halleri de öncesine göre daha fazla görülmekte ve bazı sorular sorulmaktadır.

Gıda maddeleri ve onların katkı maddelerinin ülkemizde öncesine göre daha yoğun olarak gündeme geldiği son yıllarda, bu konularla ilgili merak, takva veya vesvese halleri de öncesine göre daha fazla görülmekte ve bazı sorular sorulmaktadır.

Gıda maddeleri ve onların katkı maddelerinin helâlliği ile ilgili olarak, dost ve tanıdıklarım tarafından bana en çok yöneltilen ve en çok yadırgadığım sorulardan biri; ülkemizde gıda sektöründeki firmalar arasında Müslüman halkın daha fazla güven duyduğu bir firmanın bir gıda ürününün isminin verilerek, bunun helâl olup olmadığının sorulmasıdır. Böyle bir soru, daha önce de bahsettiğim, “eşek sütünün helâl olup olmadığı” şeklinde sorulmuş bir sorudaki gibi kolay cevaplandırılamaz. (Bu mevzuda eşek sütünden bahsederek misâl verişim okuyucuya biraz kaba gibi gelse de maksadım, bana böyle soruların çok sorulması karşısındaki tepki birikimlerimin bir sonucu olarak, konuyu daha müşahhas ve kolay anlaşılır hale getirmek istemem olarak değerlendirilmelidir.)

“Eşek sütünün helâl olup olmadığı” şeklinde sorulabilecek bir soruya, İslâm İlmihali kitaplarındaki “Etini yemek helâl olmayan hayvanların sütünü de içerek veya başka şekillerde vücuda almanın helâl olmayacağı” şeklindeki hükme dayanılarak cevap verilebilir. Ve, “Eşek etini yemek helâl olmadığından, eşek sütünü de içerek veya başka şekillerde (yoğurt, ayran, sütlü tatlılar v.d. halinde) vücuda almak helâl değildir” denilir.

Fakat bir gıda firmasının kendisinin açıklamasıyla helâl olmadığının delilleri verilmemiş ise, o gıda ürününün helâl olmadığına dair hüküm vermek, “eşek sütünün helâl olmadığına dair hüküm vermek” kadar kolay değildir. Çünkü, o gıda ürününün satışa sunulmuş hale gelmesiyle ilgili olarak çok şeyin araştırılması gerekir; bu araştırmayı da 7/24 (Haftanın 7 günü ve her günün de 24 saati boyunca), imal edilen o ürünün kalite kontrolünü kendine görev edinip sürekli yapanlardan olmak, o ürün sadece bir fabrikanın bir üretim bandından çıkıyor değilse,  o ürünün belki birden fazla fabrikada da bulunabilecek bütün üretim bantlarında aynı anda kalite kontrolünü sürekli olarak yapabilmek de gerekir!.. Ancak güvenilecek helâl gıda sertifikası veren kurumlar, eğitilmiş elemanları vasıtası ile, kendi çalışma usûllerine göre bu kontrolleri bir derecede yapabilir ve bir ürüne bir yıl süreli helâl sertifikasını verdikten sonra, sertifika süresi içerisinde o ürünün üretildiği tesislerde önceden haber vermeden kontrollerde bulunur; verdiği sertifikaya aykırı durum tesbit ederse, daha önce vermiş olduğu helâl gıda sertifikasını bir yıllık süresi dolmadan da iptal ile bunu ilân eder. Bütün dünyadaki güvenilir helâl gıda sertifikalandırma kurumları, bu usule uygun olarak faaliyet göstermektedir.

Coca Cola, Pepsi Cola gibi dünyanın en çok satış yapan küresel meşrubat firmalarının kendilerine yazılı olarak sorulanlara yazılı olarak verdikleri cevaplarda, imal ettikleri gazozların üretim şeklinde etil alkolü kullandıklarını, fakat bunun az miktarda olduğunu kendilerinin beyan etmiş olduklarından (Bkz. www.islamicity.com) daha önceki bir yazımda da bahsetmiştim. Bunu çekinmeden açıkça yazılı cevaplarında belirtmelerinin sebebi, gayri Müslim ülkelerdeki satışları yanında, bu açıklamalarının İslâm ülkelerindeki satışlarına bile olumsuz etki yapmayacağını düşünmelerinden olabilir. Çünkü, bahsettiğimiz o küresel meşrubat firmalarının imal ettikleri gazozlarına dışarıdan ilâve edilmiş alkol olduğuyla ilgili kendi yazılı açıklamalarını görseler de, insanların çoğu onları içmekten vazgeçmezler. Fakat bahsedilen küresel meşrubat firmalarının yaptığı o yazılı açıklama, takvâ ile hareket eden Müslümanları o gazozları içmekten alıkoyar. Herhangi bir İslâm ülkesinde Müslümanlara da satışı hedefleyen yerli meşrubat firmaları kurulmuşsa ve faaliyet gösteriyorsa, onların da kendi ürettikleri meşrubatla ilgili helâllik yönünden özelliğini kendilerinin tatminkâr şekilde açıklaması ve bu mevzuda takvâ ile hareket eden Müslümanlarda şüphelere, tereddütlere ve aynı soruların değişik zamanlarda ve yerlerde defalarca sorulmasına sebep olmamaları gerekir. Gıda maddeleri ve onların katkı maddelerinin ülkemizde öncesine göre daha yoğun olarak gündeme geldiği son yıllarda, dost ve tanıdıklarımın bu konuda bana en fazla sordukları soru, “(Bir Türk gıda firmasının) sade, meyvalı, colalı v.d. imal ettiği gazozlarında; Coca Cola ve Pepsi Cola’nın kendi ürünleri için yaptıkları ve internette de yayınlanmış yazılı açıklamalarındaki gibi etil alkolü mü kullandığı, eğer az da olsa etil alkolü hiç kullanmıyorsa ürünlerinin etiketlerinde niçin açıkça bunu beyan etmediği”dir.

Bu konunun tartışmalarıyla ülkemizde çok sayıda Müslüman vatandaşımız maalesef zamanlarını ve enerjilerini israf etmekte; hattâ bazen Kur’ân’da Hucurât Sûresinde açıkça yasaklanmış olan suizan (kötü zan), hallerini de gösterebilmektedirler. İspat etmenin iddia edenin mükellefiyeti olduğu, Mecelle’de de yer alan bir temel hukuk kuralı olduğundan; bir firma, ürettiği gazozlarda dışarıdan kasdî bir işlemle ilâve edilmiş veya kasdî bir fermantasyonla teşekkül ettirilmiş etil alkol bulunduğunu Coca Cola ve Pepsi Cola firmalarının internette de yer alan yazılı açıklamalarındaki gibi kendisi açıklamadığında, o firmanın ürünü olan gazozlarda daima bu şekilde bileşimine girmiş etil alkol bulunduğunu iddia edenler–bahsettiğimiz temel hukuk kuralına göre–bunu ispat etmek zorundadırlar; ispat edemedikleri bir iddiada da bulunmamalıdırlar.

2006 yılındaki Ramazan ayında Tüketiciler Birliği tarafından TÜBİTAK laboratuvarlarında yaptırılan analizde Müslümanların daha ziyade güvendiği bir marka gazozda da etil alkol bulunmasının, münferid (başka bir şeyle bağlı bulunmayan) bir olay olarak düşünülmesi, suizanna ve dil âfetlerine girmek hatasından sakınabilmek için daha doğru olur. Çünkü, bu analiz doğru olsa da aslında münferid bir tesbittir; olayın istisnaî, kaza eseri olması gibi çeşitli sebepleri olabilir, o markada yapılan bütün üretim ürünleri için de geçerliliği tartışmalı bir konudur. İlgili firma, sürekli olarak dışarıdan etil alkol ilâvesiyle gazoz imal etmiyorsa, o analiz neticesiyle ilgili sebepleri belki araştırıp tesbit etmiş; fakat bazı sebeplerle kamuoyu ile paylaşmaya lüzum görmemiştir. Sadece o analiz sonucu delili olarak gösterilerek, bir firmanın gazoz üretimine ilk başladığı tarihten şimdiye kadar ürettiği ve üretmekte devam ettiği bütün gazoz örneklerinde dışarıdan kasdî bir işlemle ilâve edilmiş veya kasdî bir fermantasyonla teşekkül ettirilmiş etil alkolü ihtiva ettiği, kesin bir ifadeyle iddia edilemez. Çünkü Müslüman, öncelikle hüsnüzanla mükelleftir. “Helâl Gıda Hatıraları” ana başlığı altındaki bu yazımda, konuyla ilgili bazı hatıralarımı nakletmekle açıklamalarımı genişletmemde de fayda olabilir: Ülkemizde Müslüman halkın aynı sektördekilere nisbeten daha fazla güvendiği bir gıda firmasının gazoz imaline de gireceğini gazetelerde ilk defa okuduğumda, bu konuda üniversite öğrenciliğimden itibaren helâl gıda hassasiyetimle ve daha sonra yıllarca üniversitelerde verdiğim bazı dersler, bitirme ödevleri ve diğer yollarla edindiğim bilgilerle, bahsini ettiğim firmanın en yetkili kişisine, bildiklerimi özetle iletmemin vazifem olduğunu düşünmüştüm.

O gıda firmasının en yetkili kişisiyle şahsen tanışmıyor, sadece ismini biliyordum. Kendisine söylemek istediklerimi ulaştırabilmek için, sol üst köşesinde kişisel bilgilerimle antetli bir kâğıda el yazımla, başına (KİŞİYE ÖZEL)  yazarak ve kendisine ismiyle hitap ederek başlayan bir sayfalık özel mektup ve onun ekinde de, bir sayfalık meslekî özgeçmiş bilgilerimi ve gazoz imalatında helâl gıda yönünden dikkat edilmesi gerekenlerden bahseden gene el yazımla “GAZOZ İÇELİM Mİ?”  başlıklı iki sayfalık bir yazımı, mamullerinden birinin ambalajında okuduğum faks numarasına 13.07.2002 tarihinde göndermiştim.

Kişiye özel mektup

O bir sayfalık mektubum şöyleydi:

(Firmanın en yetkili kişisine adı, soyadı ile hitap)

Önce selâm eder, işlerinizde hayırlı muvaffakiyetler temenni ederim.

Ülkemizde Müslümanların en güvenilir ve en kaliteli bulup tercih ettiği mamullerinize gazozları da dahil etmek üzere olduğunuzu öğrendiğim için, bu mektubu yazmayı vazifem telâkki ediyorum.

Ben, EK’te sunduğum bir sayfalık özgeçmiş bilgimden görülebileceği gibi, otuz yılı bulan kimya öğretimi mesleğimde, çok sayıdaki kimya dersini lisans ve lisansüstü seviyede üniversitede verirken, dinimin bana kimya ilmini öğrenmek ve öğretmekle alâkalı yüklediği mükellefiyetleri de öğrenip yerine getirmeye çalıştım.

Mâide Sûresinin 88. âyetindeki: “Allah’ın size verdiği rızıklardan helâl ve temiz olarak yiyin ve Allah’tan korkun” ikazına diğer insanlardan daha da fazla muhatap sayıldığımı düşünerek, yiyecek ve içeceklerin helâl ve temiz olanlarını başkalarına da–daha ziyade dostlarıma–bildirmeye gayret ettim.

Dehşetli bir âhirzamanda yaşadığımız ve Ömer Seyfettin’in meşhur ‘Herkesin İçtiği Su’ hikâyesindeki gibi, dünyanın 200 ülkesinde saniyede 8 bin şişe olarak üretimi yapılan Coca Cola ve diğer gazozlara–Müslümanlar dahil–büyük bir müptelâlık husûle geldiği için, medyada bu meselelerin açıklığıyla anlatılmasına medya mensupları izin vermiyorlar; ancak dinî hassasiyeti olanlara özel olarak bu bilgileri aktarabilmem mümkün oluyor” şeklinde başlayıp devam eden yazdıklarımı, aşağıdaki şekilde tamamlamıştım:

“Allah, bizi hakkı hak bilip ona tabi olan; bâtılı da bâtıl bilip ondan sakınanlardan eylesin. Âmin. Selâmlar.

NOT: Gazozlarda etil alkol yerine başka helâl çözücü de kullanılabilir.

Mektubuma cevap

Prof. Dr. Mustafa Y. NUTKU

EK: 1- Özgeçmiş

2- ‘GAZOZ İÇELİM Mİ?’ yazım”

O gıda firmasının en yetkili kişisine “KİŞİYE ÖZEL” olarak gönderdiğim bu faks mektubumu göndermemden on yıl kadar sonra, benimle aynı soyadı taşıyan ve kimya ile ilgili özel sektörde faaliyet gösteren bir akrabamla iş görüşmesi yapan bir kişinin, o akrabamın benimkiyle aynı olan “NUTKU” soyadı dikkatini çekmiş; iş görüşmesine kısa bir ara vererek, o akrabama: “Sizin Prof. Dr. Mustafa NUTKU ile bir akrabalığınız var mı?” diye sormuş. “Var” cevabını alınca da, bunu niçin sorduğunu açıklamış: On yıl kadar önce, kendisi o firmada üst yöneticilerden biriyken, benim yazdığım ve faksla gönderdiğim bahsekonu mektubu kendisinin de katıldığı firmanın üst yönetimi toplantısında gündeme alınarak, üzerinde önemle görüşülmüş.

O görüşmeler neticesinde, mektubuma cevap vermek konusu firmanın “Kalite ve AR-GE Koordinatörü”ne havale edilmiş olması sebebiyle, o mektubumu faksla göndermemden yaklaşık iki hafta sonra, o gıda firmasının antetli kâğıdıyla ve konuyla ilgili koordinatörünün imzasıyla, 26.07.2002 tarihli, aşağıda metnini verdiğim mektup PTT ile bana gönderilmişti:

“(İsmim ve adresimle bana hitaptan sonra)

… faksladığınız samimî niyetlerle kaleme aldığınız yazınız dikkatle okunmuştur. Özellikle TS 4080 sayılı ‘gazlı alkolsüz içecek standardı’ndaki % 5 (yazım hatası olmuş-M. N.) etil alkole rağmen ‘alkolsüz’ olarak ifade edilmesine yaptığınız haklı tepkinize aynen katılmaktayız. İfade ettiğiniz gibi (firmasının ismini veriyor) bütün kurum ve kuruluşlarıyla helâl-haram değerlerine fevkalâde duyarlıdır.

Biz su bazlı ürünlerin aromalandırma ameliyesinde propylen glykolde çözünmüş aroma komponentlerini veya yağ bazlı bir ürün söz konusu ise bunun içinde Triacetin adlı çözücü bir (yazım hatası olmuş: çözücü bir/bir çözücüde olarak yazılmalıydı-M. N.) çözünmüş aroma komponentlerini kullanmaktayız.

Yazınızda ‘etil alkol’ yerine ‘başka helâl çözücü’ olarak bildiğiniz bunların dışında bir çözücü ise, özellikle görüşmek istediğimizi bildirir, saygılar sunarım.

Saygılarımızla (İmza ve İsim)

Kalite ve AR-GE Koordinatörü”

FİRMALAR VATANDAŞLARIN ENDİŞELERİNİ GİDERMELİDİR

Ben bu mektubu aldıktan sonra, bana verilen bilgiler için teşekkür etmiş ve mektupta bahsedilenlerin dışında teklif etmek istediğim bir çözücü olmadığını o koordinatöre bildirmiştim. O tarihten itibaren de, Tüketiciler Birliği’nin 12 Ekim 2006 tarihli gazetelerde haberi verilen basın toplantısında, piyasadaki 10 farklı gazoz markasına ait nümuneleri TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde incelettiğini ve analiz sonucunda bütün gazozlarda litre başına 1,56 ile 0,20 gram arasında alkol tesbit edildiğini, bu gazoz nümuneleri arasında o firmanın gazozunun da bulunduğunu öğrendiğim tarihe kadar, bana o firmanın gıda mamullerinde etil alkolle ilgili soru soranlara kendimden bir şeyler söyleyerek cevap vermeye lüzum görmeden, “Kalite ve AR-GE Koordinatörü”nün bana göndermiş olduğu yukarıda bahsettiğim yazının fotokopisini vermiştim. 

GİMDES tarafından tertiplenen ve 2008 yılında yapılan “1. Uluslararası Helâl Gıda Konferansı”na sunduğum “Helâl Gıda Konusu ile İlgili Belirtilmesi Gereken Bazı Hususlar” adlı tebliğimde, resmî ve dinî şahsiyetlerin, bilhassa meşrubatta sekîr verici ve necis maddeler ile ilgili olarak “kabil-i ihmal” saymak görüşlerinin daha derin tahlile tabi tutulmasının lüzumu üzerinde de durmuştum. Belki bunun da neticesi olarak, bu konu 3-4 Haziran 2009’da Bursa’da Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde yapılan “ VI. İslâm Hukuku Anabilim Koordinasyon Toplantısı” ve “İslâm Fıkhı Açısından Helâl Gıda ‘Gıdalardaki Katkı Maddeleri’ Sempozyumu”nun 1. Oturumu’nun ilk bildirisi içinde tartışılmıştı.

Yukarıda verdiğim bilgiler ve Müslüman olarak sakınılması gerekenlerle ilgili Kur’ân ve hadislerin değerlendirilmesi ışığında–çeşitli manevî zararları önlemek için–Mevlanâ’nın “Ya olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol” tavsiyesine de uygun olarak, her gıda firmasının hakkında Müslümanların suizannına sebep olmayacak tedbirleri gereği gibi alması iyi olur.

İslâm’da, suizan (kötü zan) âyetle yasaklanmış olmakla beraber, suizanna maruz kalanın da “Sebep olan, yapan gibidir” (Tirmizî)  hadisine göre, o suizannı kendi hakkında celbetmenin mesuliyetini yükleneceği söylenebilir.

Ürettiği meşrubatın etiketinde, “Meşrubat mamüllerimizde dışarıdan ilâve edilmiş veya kasdî fermantasyonla teşekkül ettirilmiş etil alkol bulunmamaktadır” şeklindeki bir yazının üretici firmayı “yeşil sermaye”, “yobaz zihniyet” v.b. sözlerle ithamla, onun ürettiği meşrubatın satışlarını düşürmeye sebep olabileceği gibi bir endişe, firmanın bilhassa en çok tüketilen meşrubat ürünlerinin etiketlerinde bu açıklamayı yapmasını engellememelidir. Böyle bir yazının İslâmî hassasiyeti olmayan müşterilerin kaybına sebep olacağı ticarî düşüncesinden daha mühim ve öncelikli olarak, hakkında Müslümanların suizannına sebep  olmamaya çalışmak gelmelidir.

Çeşitli gıda üreticisi firmalarının “Mamullerimizde domuz katkısı bulunmamaktadır” yazısını ürün etiketlerinde yaygın olarak kullandıkları gibi, bir meşrubat firması da ürettiği meşrubatın etiketinde “üretim şeklinin doğası” gibi muğlak, üstü kapalı ifadeler kullanmayarak, “dışarıdan ilâve edilmiş veya kasdî fermantasyonla teşekkül ettirilmiş etil alkol bulunmadığını” açıkça bildirebilir.

FIKIH ÂLİMLERİNE SORULARIM VAR

Bu mevzuda bana sorulan takvâ ve vesvese ile ilgili sorulara cevap vermek mükellefiyetim gibi, benim de herkes gibi soru sormak hakkımın olduğunu düşünüyorum:

SORU: İslâm İlmihallerindeki sularla ilgili temizlik hükümleri, suların taharet, abdest ve namazda kullanılması lüzumu ile ilgili bir zaruretin neticesidir ve aslı bilinmeyen bir mevzuda mecburî olarak, doğruya yakın zanda bulunmak mahiyetindedir.

a) Taharet, abdest ve namazda kullanılması lüzumu ile ilgili çok mühim zaruretlerin neticesi ve aslı bilinmediği için doğruya yakın zanna dayanarak verilen “suların temizlik hükümleri”yle kıyas yoluyla; yapılış şeklinin aslı bilinen ve üreticisi tarafından inkâr edilmeyen gazozlara da, sekerat vericiliği sebebiyle necis olan “etil alkol”ü az ihtiva ettikleri için helâllik fetvası verilebilir mi?

b) Ancak mahiyeti iyi bilinenler ve birbirleriyle benzerlikleri olanlar arasında doğru kıyas yapılabilir. Renksiz, kokusuz ve tatsız bir sıvı olan suyun bu mahiyetiyle benzerliği olmayan ve “suların temizlik hükümleri” verilmesindeki gibi bir zarurete dayanmayan kıyasla, “suların temizlik hükümleri”nin gazozlar için de aynen geçerli sayılmasına itibar edilebilir mi?

c) “Suların temizlik hükümleri”nden, “çok su” içine kasdî bir işlemle az bir necis maddeyi sürekli olarak katıp onu temiz su gibi kullanmak ruhsatı mı anlaşılıyor ki, bu kasdî işlem yapılarak üretilen gazozlar da “suların temizlik hükümleri”yle kıyaslanarak helal sayılıyor?  

“Gıda maddeleri ve gıda katkılarıyla ilgili merak, takvâ veya vesvese hallerinin çaresi” konusuyla ilgili olarak, helâl gıda hatıralarımdan da bahseden ve sonunda üç şıklı bir sorumun yer aldığı böyle bir yazının faydalı olabileceğini düşündüm.

Bu konuda söylenebilecek başka şeyler ve sorular da, elbette olabilir.

Okunma Sayısı: 3913
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Turgay Namdar

    4.2.2015 09:26:26

    Hep ticari yaklaşımlar. Şüpheli deyince sadece kola konuşuluyor. Ortada bir top herkes tepiyor. Peki ekmekte ve bilumum un mamüllerinde kullanılan kıvam arttırıcıların ağırlıklı olarak kuaförlerden toplanan insan saçından ve domuz kılından yapıldığı hakkında neden kimse konuşmuyor şaşıyorum. Altta linkini verdiğim videoyu izleyince dehşete kapıldım. Küçük bir araştırma ile herkes görebilir. http://maranki.web.tv/video/ekmekte-insandomuz-kili-kivam-artirici-un-ajanlari__ci29bsjdh1w

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı