Büyükler küçüklere nasihat eder, örnek olur.
Bazen de küçükler büyüklere ders verir, ibret aldırır, yol gösterir… Said, ailesinden aldığı ahlak ve fazilet dersiyle, nur ikliminden aldığı iman, ihlas ve amel-i salih hakikatlerini birleştirmiş genç bir kardeşimizdi. O, bu fani dünyayı bir misafirhane olarak görmüş, ona göre hareket etmiş bahtiyarlardandı. Onun her hali, yaşantısı, davranışları, konuşması, sadakati, nezaketi, tevazuu ve teslimiyetiyle imanlı bir gencin hususiyetlerini taşıyordu.
2013 yılında on dokuz yaşında pırlanta gibi, çiçeği burnunda bir genç olarak Afyonkarahisar’a üniversitenin maliye bölümünde okumak için geldiğinde tanışmıştık. Cevval, ümit ve şevk dolu, tebessümü yüzünden eksilmeyen bir gençti. İbadette gevşeklik göstermeyen, samimi ve gayretli bir mizacı vardı. İçimden onun haline gıpta eder, ulvi davalar, böyle hayalleri yüksek, idealist gençler ister, diye geçirirdim.
İlme Hizmet Vakfında kalırdı. Risale-i Nurları düzenli okur, cemaatle namaz ve tesbihatlara ihtimam gösterir, arkadaşlarıyla samimi sohbet ve muhabbetler eder, görev bölümünde üstüne düşeni aksatmazdı. Sabah namazlarına kalkmak için saatini kurar, ancak uyanmakta güçlük çekse de gözlerini açınca hemen fırlar kalkardı. Böbreklerinde nüksetmiş olan rahatsızlık nedeniyle uyanmakta zorlandığını çok sonra öğrendik… Hastalığı mazeret gösterip hiçbir zaman özel muamele, imtiyaz, ihtimam istememek için rahatsızlığını nazara vermediğini, tedavisinin devamı için okul naklini Ankara’ya yaptırınca öğrendik.
Ankara’da tedavisi devam ettiği sürede görüşmelerimiz, selamlarımız, dualarımız, muhabbetimiz devam ediyordu. Onun ruh hali, moral dünyası ve Rabbimizin takdirine olan teslimiyeti bizlerden fazlaydı. Aslında o, görüştüğü herkese moral veriyordu.
Son zamanlarda telefonla aradığımda açmamıştı. Mesaj yazmış: “Abi Allah razı olsun inşallah her zaman dualarımızdasınız. Sizleri unutmak ne mümkün, telefonunuzu yanıtlayamadım, kusura bakmayın. Bu günlerde biraz zor geçiyor bazen konuşmak, yemek içmek bile çok zor oluyor, bazen ağzım ve boğazımdaki yaralar yüzünden, telefonla da çok meşgul olamıyorum, ateş de peşimi bırakmıyor 1-2 haftadır. O yüzden sadece yatıyorum, ama inşallah bu günler de geçecek. Allah’ın izni ile, dua ve sabretmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Allah sizlerden razı olsun. Sizleri de çok özledim. Dualarınızı eksik etmeyin inşallah. Ellerinizden öpüyorum. Tüm abilere, kardeşlere selamlar…” Mesajın sonuna el sallayan veda işareti ile gülümseyen sembol koymuştu. Fakat biz anlamamışız!
“Aleykümselam hayırlı geceler abi, benden de herkese selam söyle abi, Allah’a şükür iyiyim, yaklaşık bir aydır evde dinleniyorum, bu ayın sonuna doğru ya da önümüzdeki ay tekrar hastaneye yatacağım. Beni hastaneden çağırmalarını bekliyorum, çünkü doktorum bir ay dinlen evinde dedi. Biz de bekliyoruz bakalım şimdilik. Hayırlı Cumalar selam ve dua ile…”
Son mesajları: Aleykümselam, hayırlı geceler abi, yaklaşık 50 küsur gündür evde dinleniyordum. Son 2-3 gündür göğsümde bir daralma oldu. Dün onun için kontrole geldiğimde kan değerlerim çok yükselmiş. Doktor, hastalığın nüksetmiş, dedi. Apar topar hastaneye yattık, dün gece. Bu sabah da tedaviye başladık. Tekrardan kemoterapi, ondan önce böbrek değerlerimde çok yükselmiş diyalize girmem gerekti. İki saatlik bir diyaliz aldım. Değerlerim normale gelene kadar alacakmışım herhalde… Tekrardan yorucu uzun bir süreç benim için başlamış oldu. Bu sayede inşallah müsait olduğum bir ara yazarım, Allah razı olsun inşallah, dualarınızı eksik etmeyin herkese selamlar hayırlı geceler…”
Geçirdiği rahatsızlık ve gördüğü tedavide manevi güç ve moral değeri olarak inancın hayatına etkisi, okuduğu Nur hakikatlerinin hissiyatına ve metanetine verdiği manevî katkıları yazacaktı… Yirmi beş yaşında pırıl pırıl genç bir Nur Talebesinin iman gücüyle hastalığın verdiği sıkıntılara, ağrı ve sancılara hep sabır ve tevekkül etti. “Tevekkülle belâ yüzünde gül, ta o da gülsün. O güldükçe küçülür, eder tebeddül” gerçeğini fiilen gösterdi.
Babası Selami Hocam, 31 Ekim 2019 öğleden önce Said’in ağırlaştığını haber verdi. Arkadaşlarla haberleştik, dualar ettik. Aynı gün öğleden sonra bir baba için zor bir haberi bize ulaştırdı: “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun…” Ertesi gün, Kızılcahamam’da kılınan cenaze namazı sonrası ilçe mezarlığına defin edildi.
Bu fani âlemde bir Muhammet Said Demircan vardı. Bizleri irşad eden bir veli misali idrakimize ulvi manaları yerleştirdi. Bir mürşit gibi hayatıyla, şahsiyetiyle, sadakati ve mahviyetiyle bizlere dersler verdi. Işık tuttu kör hissiyatımıza, hırsımıza, tamahımıza... Ve adını aldığı Efendimizin(asm) ve Üstadının yanına bir melek gibi uçup gitti…
Bu satırlar, inşallah onun ruhuna okunacak fatihalara ve yapılacak dualara vesile olur. Herkesi teessürle hüzünlendiren kardeşimize Cenab-ı Haktan rahmet ve mağfiret, ailesine ve nur camiasına sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.