Ümitler, hayaller, endişeler, korkular ve bütün duygularla sonsuzluklara, ummanlara doğru yelken açarak gözden kaybolacak kadar uzaklara gidiyorum. Gittikçe küçülmek, kaybolmak ve batıp boğulmak gibi tehlikeler var! Belalar, musibetler, düşmanlar, şaşırtıcı ve zihin karıştırıcı sebepler çok fazla. Karışıklıklar, şüpheler, ihtiyaçlar ve çaresizlikler içerisinde kendi iç dünyamdaki acizliğin, yetersizliğin ve çaresizliğin farkına varıyorum.
Bahçede ağaçların altında tekerlekli sandalyesinde oturtulmuş mecalsiz, yaşlı ve engelli yaşlı bir insanı görüyorum ve ona doğru yöneliyorum. Sakin ve tebessüm eder vaziyette oturduğu yerde hafiften sallanıyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Söylediklerini duymak için yan tarafından iyice yaklaşıyorum. Sesi, vücuduyla uyumlu bir tempo içersinde ileri geri sallanıyor, içli ve duygulu bir sesle “Lâ İlahe İllallah” ile durmadan tevhid zikrediyordu. Bir süre dinledikten sonra onun temposu ve ses tonunun hüzünlü cezbesiyle manevî terennümler dalga dalga içimdeki derinliklere aktı. Kâinatı içine alan kelimenin ufkunda tefekküre yöneldim.
O ses beni sabah namazından sonra pırlanta gibi gençlerle sıra ile okuduğumuz namaz dersindeki tevhid denizine, Katre Risalesi’ne aldı götürdü. Kâinattaki manalar, nazarlar ve niyetleri hatırladım. Hiçbir şeyde başıboşluk, tesadüf ve sahipsiz olmadığını anlayarak kâinattaki yaratılış güzelliklerini, sanat inceliklerini ve Allah’ı tanıttırdıklarını, zikrettiklerini anlamaya çalıştım.
Osman Amcanın lâhutî sesiyle içten, samimiyetle, ihlâsla, vurgulu, muttarit kalp ritmiyle terennüm ettiği zikrine etrafında zikir halkası gibi arz mescidinde her şey ağaçlar, çiçekler, böcekler yani gözün uzanabildiği kadar etraftaki mahlûkat ve mevcudat halkalar hâlinde katılıyordu.
Peygamberimiz (asm) ve Kur’ân-ı Kerîm’in beyan ettiği hakikatler “Lâ İlahe İllallah” tevhit zikriyle, Allah’ın varlığını, birliğini, güzelliklerini, isimlerinin tecellilerini yeryüzünden fezanın derinliklerine, arş-ı kürse, mele-i alaya doğru ilan ve ispat ediyordu.
“Kuvve-i hayaliyesi daha keskin olanlar da kâinat mescidinde bütün masnuatın teşkil ettikleri halka-i zikirlerine girsin, şu fezayı velvelelendiren o sadâları dinlesin.”1
Kâinat kitabının sayfaları, satırları, cümleleri, harfleri Allah’ı tarif ettiği gibi ondaki bütün envalar, erkânlar, azalar, eczalar, cüziyatlar, hücreler, zerreler, elli beş lisanla Allah’ın varlığına, birliğine şahadet ve delalet ettiği hakikatleri tevhid denizindeki Katre’de görüp idrakin nihai sınırlarını zorlayıp anlamaya çalışıyorum.
Osman Amca, tek ayağı, yarı felçli, düşkün ve hasta vücuduyla teyemmümle ibadetlerini eda ediyor. Hayatın bütün ağırlıklarına, sıkıntılarına ve musibetlerine karşı derdi içinde dermanı bulmuş. Yorulmadan, usanmadan biteviye zikirler, şükürler, dualarla hakka yönelmiş; şirin, neşeli, ruhanî hakikatlerin zevkini, feyzini ve lezzetini ruhen tatmış bahtiyarlardan.
Yaşlı bir insanın ezkârındaki sırlar ve tevhid denizindeki katredeki manevî iksir ruhumdaki fırtınaları teskin etti, hislerime, duygularıma, lâtifelerime huzur, sükûnet ve istikamet verdi.
Dipnot:
1. Mesnevî-i Nuriye, Katre.