Artan hava sıcaklıkları bizi yorgun ve bitkin düşürse de niyetimizi diri tutup yolumuza devam etmeye çalışıyoruz.
“Nasıl yani? Ramazan’ın ilk gününden beri (!), -her gün (!) aksatmadan bir camide mi oluyorsunuz?” soruları artmaya başladı. Elimize diken batsa, yüreği sızlayan annelerimiz ‘sıcaklarda yoruluyoruz düşüncesiyle’ bizi evde iftar yapmak için ikna etme çabasında. Bu projemizde bizi destekleyen ilk kişi olan babam bile cazip tekliflerle bizi yolumuzdan çevirmeye çalışıyor. 10 saatlik çalışma mesaimiz sonrası bitkin bir şekilde yola çıkmak için hazırlıklara başlarken, yol arkadaşımla göz göze geldiğimiz anlar oluyor, ama yine soğuk su etkisinden de daha güçlü olan ‘besmelemizi’ çekip devam ediyoruz yola.
Niyetimize Büyük Mecidiye Camii’ni (Ortaköy) alarak yola koyuluyoruz. Metrobüs, tramvay ve otobüs yolculuğumuz ardından Ortaköy’e yaklaşıyoruz. Deniz kenarındaki serinliğe kavuşacağız düşüncesiyle bir şeyler okuyarak yolculuğumuzu katlanır kılmaya çalışıyoruz.
25 yaşındaki gencin, dedeyi darp etmesi nasıl anlatılır?
Bugün her zamankinden farklı bir olayla devam ediyor günümüz. Nefesimizi kursağımızda bırakan, gözlerimizi dolduran tatsız bir hadiseye şahit oluyoruz. Her halinden delikanlı (!) olduğu belli olan 24-25 yaşındaki bir gencin 70’li yaşlarda bir dedeyi darp ettiğini gördük maalesef. Yüzünden kanlar akan dedeyi etraftaki kimse korumaya almıyor. Etrafa doluşan er (!) görünümlü, futbol seyircisi kıvamındaki beyefendiler (!) bu tatsız hadiseyi müdahale etmeden izliyor. 4-5 dakika süren bu olaya nihayet bir tek kişi müdahale ederek dedeyi vicdansız gencin elinden kurtarıyor. Muhakkak o kişi de olay yerine yeni gelmiştir. Sebebi, gerekçesi ne olursa olsun, şiddeti haklı bulmayan bizler 70 yaşındaki dedenin darp edilişi karşısında fazla söz sarf edemeden, yüzünden akan kanları hafızamıza da, yüreğimize de kazınıyor bu mübarek günde.
Büyük Mecidiye Camii’ne vardığımızda meydanda Belediye’nin bir iftar programıyla karşılaşıyoruz. Kim olduğunu bilmediğimiz, fakat cehaletini ilk anda fark ettiğimiz akaidi bozuk bir sunucu anlamsız cümleleri yan yana getirerek, insanlara iftar programı sunuyor. Canımızın bugün daha da sıkılmaması için o alandan uzaklaşıyoruz ve cami bahçesine doğru yöneliyoruz.
İstanbul’a yabancı olmak
19. yüzyıl camilerinden olan Büyük Mecidiye Camii Ortaköy İskelesi’nde ve Boğaziçi’nin Rumeli yakasında İstanbul’u selamlıyor. Caminin mimarının Dolmabahçe Camii’nin de mimarı olduğunu öğrenince, İstanbul’a ne kadar yabancı olduğumuzu bir kez daha fark ediyoruz. Sultan I. Abdülmecit'in san’at danışmanı Ermeni Mimar Nigoğos Balyan tarafından inşa edilmiş bu cami, İstanbul siluetine nakış gibi işlenen eserler arasında yerini alıyor.
Ansiklopedik bilgi
“Caminin inşa edildiği yerde daha önceleri, Vezir İbrahim Paşa’nın damadı Mahmut Ağa’nın yaptırdığı bir mescit vardı. 1721 yılında yaptırılmış olan bu mescit, Patrona Halil ayaklanması esnasında yıkılmış. Yerine yapılan bugünkü Ortaköy Camii, 1894 gerçekleşen depremden sonra, minaresinin külâh bölümü yeniden düzenlenmiş; 1960 yılında göçme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anlaşılınca, temel güçlendirmesi yapılmış ve 1984’te geçirdiği yangın felâketinden sonra restore edilerek eski ihtişamına kavuşturulmuştur.”