"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gerçek Millî Eğitim

Naci TEPİR
08 Mart 2020, Pazar
MİLLÎ EĞİTİMİN KARELERİ (20)

Millet olarak “Millî yapımızın” ne olduğunu biliyor muyuz? Yani, “Millî İnancımızın”, “Millî Ahlâk”ımızın, “Millî Kültür”ümüzün, “Millî Örf ve Âdetlerimizin” kısacası “Millî Değerlerimizin ne olduğunu bilip, yeni nesilleri buna göre yetiştirebiliyor muyuz? Maalesef hayır! Çünkü bütün dünyaya örnek olabilecek medar-ı iftiharımız “Millî Yapımız” dan tedrici olarak uzaklaş(tırıl)dık! Bu uzaklaştırma, dolayısıyla çöküşümüz birden olmadığını biliyoruz! Bu inhitat, takriben üçyüz seneden beri ezelî düşmanlarımızın ¹ ve onların satılmış yerli işbirlikçi hainlerin (sahte kahramanların) ² dessasane çalışmaları neticesinde mümkün olmuştur. Bu dehşetli tahribat Cumhuriyet Devri’nde daha hızlı ve resmî bir şekilde gerçekleştirilmiştir! Bu ise uzun vadede millî ruhumuza tamamen ters düşen eğitim politikalarıyla yapılmıştır!

MİLLÎ EĞİTİMİN YABANCILARA TESLİMİ

Türk Millî Eğitim sistemini altüst edecek alt yapıyı teşkil eden ABD ile 27 Aralık 1949 tarihinde imzalanan “Fulbright (Commission) Anlaşması” dır. Bu anlaşma”nın en mühim hususiyeti; Türkiye’de yetiştirilecek Amerikan taraftarı kadroların eğitilme şeklinin tesbiti idi.

Mart 1950’de imzalanan diğer bir anlaşmayla da, Türkiye’de “A.B.D Eğitim Komisyonu” namı altında bir komisyon teşkil olundu. Bu komisyon işbu Anlaşmanın hükümleri dairesinde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından temin edilen paralarla finanse edilecek olan eğitim programının idaresini kolaylaştırmak için ihdas ve tesis edilmiştir. 3 İş bununla da kalmıyor, daha sonraki sinsi ve açık gelişmeler Ülke’yi müstemleke (sömürge) haline getiriyordu! 

ABD, bu anlaşmalarla, bütün ekonomi ve siyasî yönden işgali altındaki ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de çalışmalarını hâlâ sürdürmektedir. Böylece, kendisi gibi düşünen, kendi gayeleri doğrultusunda hareket eden hayranlarını, kurbanlarını ve elemanlarını yetiştirme gayreti içindedir. 

Yalnızca Millî Eğitim’in değil, diğer pek çok bakanlıkların da 1949’dan bu yana Amerikalı uzmanlar tarafından motive edildiğine dair acı gerçek, maalesef Türkiye’yi Amerikan’ın sömürgesi durumuna düşürmüştür! Bu anlaşmaların imzalanması ve korkunç tavizlerin verilmesi de İ. İnönü’nün iktidarı zamanında olmuştur. Böylece, acı ve tehlikeli gelişmelere kapı açılmış oldu. Dolayısıyla, aslını inkâr eden, Dîn’den, Ahlâk’tan tecrit edilmiş, havai, kovboy ve hippi tipinde nesiller yetişti!  

Bu hususta Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, ta 1940’lı yıllarda Adalet Bakanı ve Risale-i Nur’la alâkadar olan mahkemelerin hâkimlerine hitaben sunduğu şu mühim tesbiti, tarihi büyük ehemmiyeti haizdir:

“ (…..) Evet, hürriyetçilerin ahlâk-ı içtimâiyede (toplum ahlâkında) ve Din’de ve seciye-i millîyede (Millî ahlâkta) bir derece lâubâlilik (gevşeklik) göstermeleriyle, yirmi-otuz sene sonra dince, ahlâkça, namusça şimdiki vaziyeti gösterdiği cihetinden, şimdiki vaziyette de, elli sene sonra bu dindar, mâmuskâr, kahraman seciyeli milletin nesl-i âtisi, (gelecek nesli) seciye-i dîniye ve ahlâk-ı içtimaiye cihetinde, ne şekle girecek elbette anlıyorsunuz (…..) Evet, eski Terbiye-i İslâmiyeyi alanların yüzde ellisi meydanda varken ve an’anat-ı milliye ve İslâmiye’ye (İslâmî ve millî örf ve adetlere) karşı yüzde elli lâkaydlık (ilgisizlik) gösterildiği halde, elli sene sonra, yüzde doksan nefs-i emareye tabi olup (nefsin meşru olmayan arzularının peşinden gidip) millet ve vatanı anarşiliğe (bozgunculuğa) sevk etmek ihtimalinin düşünülmesi, (…..)” (Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 20, İstanbul – 1997.)

Bediüzzaman Hazretleri’nin elli sene sonra dediği 1990’lı yılları çoktan geride bırakmış bulunuyoruz. Aynı lâubalilik ve lâkaytlık fazlasıyla devam ediyor! Lâkaydlık ve lâubaliliğin ötesinde, vurdumduymaz bir toplum haline geldik! Üzerimize âdeta ölü toprağı serpildi! En başta toplumun can damarı olan eğitim yuvalarında ahlâksızlığın giderek tırmanışını sessizce seyrediyoruz. Âdeta destekliyoruz! Uyuşturulmuş bir vaziyetteyiz. Sokağa kadar uzanan her türlü rezaleti hoş görmeye başladık. Bu korkunç gelişme neticesinde terör, uyuşturuculuk, çeşitli ahlâksızlık ve zararlı alışkanlıklar, ahlâkî düşüşün birer tezahürüdür! Bütün bunların yegâne çaresi, gerçek mânâda millî değerlerimize sahip çıkıp, “Eğitimimizi” ona göre şekillendirmektir. Yani aslımıza dönüp, öz değerlerimize sahip çıkmaktır. Aksi taktirde, -Allah (cc) korusun- daha beter akibete duçar olmamızdan korkulur!

Millî Şairimiz rahmetli M. Âkif Ersoy, hayatî ehemmiyeti haiz bu hakikati şu mısralarıyla ifade eder:

“Bir belâyı sanma ki gökten yağar, yerden taşar;”

“Kendi ahlâkıyla bir millet ya ölür, yahut yaşar!”   

Dipnotlar:

1- Başta İngiliz, Fransız, Rus ve Yahudi gibi. 

2- Vicdanı tefessüh etmiş bu alçakları, rahmetli Namık Kemal şu manzumesiyle ne güzel tarif etmiştir:

“Muîni zalimin dünyada erbabı denaettir (dünyada zalime yardım edenin işi alçaklıktır);

“Köpektir zevk alan, seyyad-ı bîinsafa hizmetten (insafsız avcıya hizmet etmekten ancak köpekler zevk alır)! 

3- Her iki anlaşmayla ilgili olarak 19 Temmuz 2018 tarihli Yeni Asya’nın Eğitim Sayfasında çıkan yazımda geniş meşruhat verilmiştir. 

Okunma Sayısı: 2215
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı