"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kamuoyu ve rey-i cumhur üzerine bir değerlendirme

Nejat EREN
06 Ağustos 2019, Salı
Eğitim sisteminden kaynaklanan ve zihinleri menfi etkileyen büyük bir “Kavram kargaşası” var.

“Marifetten” mahrum maarifimizin tek parti kalıntısı bağnazlık! Lisanımızdaki, büyük tahribat! Dumura uğrayan beyinlerin! “Tek adam, tek düşünce” garabeti! İflâs eden ezberci yetişen beyinler!

Atalarımız: “kem aletle kemalâta gidilmez!” demişler. Yani yanlış araçlarla iyi ve doğruya gidilip, maksada ulaşılmaz. Doğru malûmatla eğitilmeyen bireylerden doğru fikirler beklenmez. Özel olarak kendisini yetiştirenler müstesna. Hal böyleyse kavram kargaşas kaçınılmaz olur.

Risale-i Nur’ları özüne uygun hakkını vererek okuyanlara düşen önemli bir mükellefiyet var. Külliyattaki cihanşumul hakikatleri dikkatli okuyup aslına sadık kalarak anlayıp yorumlamak! Bu da millet kavramanın değişme esası olan dile ve lisana tam hakimiyetle olabilir. Bu konudaki şu tespit:

“Bir milletin mizacı o milletin hissiyatının menşei (kaynağı) olduğu gibi, lisan-ı millîsi de hissiyatının mâkesidir (aynasıdır). Milletin emziceleri (mizaçları) muhtelif olduğu gibi, lisanlarındaki istidad-ı belâgat dahi mütefavittir. (çeşitlidir) Evet, lâfızperestlik (boş konuşma) bir hastalıktır; fakat bilinmez ki hastalıktır. (Muhakemat, Sh.88/ 122 / 94) Yani; Milletin mizacının kaynağı olan dil tahrif edilmişse o zihinlerden kimliklere uygun fikir üretilemez. Sadece boş lâflar üretilir. Uygun fikir çıkmaz.

Bir başka tespit: “Nev-i insanın yüzde sekseni ehl-i tahkik değildir ki, hakîkate nüfûz etsin ve hakîkati hakîkat tanıyıp kabul etsin. Belki, sûrete, hüsn-ü zanna binâen, makbul ve mûtemet insanlardan işittikleri mesâili taklîden kabul ederler. “ (Mektubat: 359. 7.Risale Olan 7. Mesele) Yani; İnsanların yüzde sekseni araştırmacı değildir. Bunun için hakikati bilip kabullenmez. Görünüşe aldanıp, hüsnü zanla, itimat edip, sevdiği insanlardan işittiklerini, araştırmadan, taklit ederek kabul eder. Mevcut hal!

Şimdi Risale-i Nurlarda geçen; “Cumhur, Cumhur-i avam, Cumhur-u Nas, Efkâr-ı amme, Efkâr-ı umumiye, Rey-i cumhur,” gibi konularda fikre ufuk açan düşündrücü tespitler ve ifadelere bakalım. “Cumhur-i avam ise, hiss-i zahir veya galat-ı hissin (his yanılması) sebebiyle hilâflarını (bilmediği şeyleri) zarurî bildikleri için, ya tekzip (yalanlama) veya nefislerine mugalâta (aldatmaca) veya mahsus olan şeye mükâbere (Büyüklük taslayarak doğruyu kabul etmeme.) etmekten başka ellerinden bir şey gelmezdi.” Yani: halkın çoğunluğu sathi bir his yanılmasıyla önceden görüp duymadıkları şeyleri bilemediklerinden yeni ve doğru fikirleri ya yalanlayarak ya da nefislerini aldatarak veya özel şeyleri de kibir ve enaniyetlerine yediremeyerek itiraz ederler!

“Cumhur-i avam me’lûf (bilinen) ve mütehayyelâtından (hayallerden) tecerrüt edip (sıyrılıp), hakaik-i mücerrede (bilinen gerçekler) ve makulât-ı sırfeye (aklî olan meseleler.) temaşa edemezler.” Yani: halkın büyük çoğunluğu kendi bildiği veya hayal ettiği şeylerden sıyrılarak bilinen gerçekleri ve aklî olan meseleleri görüp kabul edemezler.

“Efkâr-ı umumiye dahi didebandır.” (gözcü, bekçi, nöbetçi, kolcu.) (Muhakemat. 29 / 40 / 35), Yani; halkın çoğunluğu; birçok konuda işin içinde değil, gözlemleyici konumundadır.

“Efkâr-ı umumiyeyi üstad-ı manevî ittihaz etmektir.” Yani; Çoğunluğun fikrini manevi bir hoca kabul etmek gerektir.

“Hissiyat-ı âmmeyi tefhim ve irşad için bir derece ihtiram edecektir.” (Muhakemat: 22/32) Yani; Kur’an-ı Kerim çoğunluğun hisisyatını dikkate alarak irşad etmek için onların seviyesine hürmet edecektir.

“Mâsum olan efkâr-ı umumiye yalancı, bunak ve gayr-ı mümeyyiz addolunmaz mı? Yani; günahsız ve saf olan çoğunluk; yalancı, bunak ve rüştünü ispat edemez şeklinde düşünülemez.

“Rey-i cumhur, şeriatta bir esastır.” Yani; çoğunluğun tercihi ve reyi dinde bir esastır.

“Rey-i cumhurdan maada olan (dışında olan) akval, (sözler) eğer hakikat ve mağazdan (öz, esas) hâlî ve boş olmazsa, istidadın reylerine bırakılır; tâ her bir istidat, terbiyesine münasip gördüğünü intihap etsin. (seçsin) ” Yani; çoğunluğa uymayan sözler hakikatten uzak değilse, o istidatların tercih ve reylerine bırakılır ki, her kaabiliyet kendi terbiyesine uygun olanı seçebilsin.

“Her zamanın bir hükmü var. Zaman dahi bir müfessirdir. Ahval ve vukuat ise, bir keşşaftır. Efkâr-ı âmmeye hocalık edecek, yine efkâr-ı âmme-i ilmiyedir. (Muhak. Sh.29 /40 /35) Yani; zaman her şeyi açığa çıkarıp hükmünü verir. Hal ve olaylar birer keşfedicidir. Çoğunluğun fikrine hocalık edecek, hak ve doğru olan ve bilinmesi lazım gelen gerçek ilimlerdir.

Bu konu çok çok önemlidir: Çoğunluk herhangi bir konuda bilgi sahibi değilse, o konuda tam olarak bilgilendirilmemişse o zaman ortaya konulacak tercih, irade ve reyin bir anlamı olamaz.

Sonuç olarak bazılarını aldatan ve şaşırtan bu konuya azamî dikkat etmek gerek. Bu önemli bir ayrıntıdır. Dikkatle yorumlanmalıdır vesselâm! Hakikat ve doğruları usulüne ve aslına uygun birlikte paylaşmak ümit ve temennisiyle.

Okunma Sayısı: 1589
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı