Kastamonu’da başkomiser Elyakut’lu Hafız Nuri Bediüzzaman muarızdır.
Her fırsatta Üsdad’ı rahatsız eder. Bir defasında Üsdat’a bağırarak şöyle der: ‘’Kur’ân-ı elinden düşürmüyorsun. Latin harflerini okumuyorsun. Kanunlara muhalefet ediyorsun. Bütün hocalar şapka giydiği halde sen giymeyip sarık sarıyorsun. Seni rezil edeceğim.’’
Bunun üzerine Bediüzzaman; ‘’Münafık!!. Sen bana ve Kur’ân’a hiçbir şey yapamazsın’’ der.
O anda komiser karnını tutar ve şiddetli bir sancı ile kıvranmaya başlar. Doktora götürürler. Derdine bir çare bulamayınca Ankara’ya sevk ederler. Doktorlar hiçbir şey yapamaz. Bunun üzerine ailesi Üstada gelip özür dilerler.Üstad; ‘’ben ona bir şey yapmadım. O Kur’ân’ın tokadını yedi’’ der. Ve Haşir Risalesi’ni okuması için komisere gönderir. Komiser bir yıl azap çeker ve ölür. Bu olay Risale-i Nurlarda şöyle geçer;
‘’Risale-i Nurun kerametkerane iki tokadını yiyen aynı anda vazifece ehemmiyetli iki mütecaviz ve muacciz iki adamın tecavüz ve ta’ciz anında birisinin kafasına, diğerinin ciğerlerine vurması bizde hiçbir şüphe bırakmadı ki hizmet-i Kur’âniyedeki inayet-i Rabbaniyenin bir hıfz ve himayet silsilesidir. Artık durunuz yeter, tokada müstehak oldunuz.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi)