"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu Nurlar parlayacak

Orhan ALAGÖZ
27 Mart 2021, Cumartesi
Yapılan zulümlerin anlatılmasında, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir asrı yaşıyoruz.

Bu asır, yirminci asır. Bu asır, her türlü felâketin yaşandığı ve vahşiyane sergilendiği bir asır. Zalimlerin zulmü arttıkça, mazlumların da ahı gök kubbeye çıkmakta... Kavilerin hükmünün geçtiği, zayıfların alabildiğince ezildiği bir devir.

Geçmiş çağların insanlar üzerinde, tek tek ortaya koyup yaşattığı, bu vahşetlerin hepsinin bir anda, bu zamanda yaşatıldığı bir asır... Sözde medeni, ama özünde vahşiyane hal ve hareketlerin sergilendiği bir bedeviyet devri.

İnsanlığın maddeten sefahete, mânen sefilliğe sürüklendiği bir girdap asrı. Maddecilikten türeyen tabiatperstlik, duygu ve düşünceleri esir almış, insanlık manevî bir buhran geçirmeye başlamıştı. Manevî havanın iyice bozulmasıyla naif gönülleri âdeta karanlık bulutlar kaplamış.

İşte böyle bir ortamda zuhur etti, kalplerin ışığı, gönüllerin aşığı. O zamânın garibuzzamanı, şimdikinin ise Bediüzzaman’ı. Bir nidâ yükselmişti. Bir çağrı yankılanmıştı, karanlık gönüllerin yeniden aydınlık âlemlere açılması için! “Ey helâket ve felâket asrının sahibi! Seninde bir reyin var! Sen de reyini izhâr et” demiştiler.

Ve ardından da, “Î’caz-ı Kur’â’nı beyan et!” denilmişti. Bu dehşetli asrın manevî yaralarına şifa dağıtacak tabip belli olmuştu.Onun gelişiyle, zaman değişmeye, asır  başkalaşmaya başlamıştı.

Onun varlığı, karanlık sînelerde bir umut olurken, Nur’dan hoşlanmayanlar için kâbus olmuştu. Gecenin zifiri karanlığı, Nur’un gelmesiyle, yerini aydınlık bir bahara terk etmeye başladı. Gönüllerin üzerine örtülen karanlık havalar, yerini, Cennetâsa baharın müjdesine bıraktı.

Asrın tabibi, Kur’ân eczansinden aldığı şifa ilâçlarını, hasta gönüllere sunarken, Risale-i Nurlar kanayan yaralara merhem olmaya başlamıştı. “Karşımda müthiş bir yangın var! Alevleri göklere yükseliyor!” diyerek vermiş olduğu mücadelenin nasıl büyük bir vazife olduğunu kör gözlere de göstermeye çalışıyordu.

Kurusun diye, köklerine tabiatperstlik kezzaplarının döküldüğü hayat ağaçları, Nurlar’ın âb’ı hayat suyu ile yeniden yeşermeye başlamamıştı. Müftericilerin, parlayan bu nurları söndürmek için her türlü hileyi sergilediler. Onlar üfledikçe, o nurlar, daha da parladı.

Ve bugün, dünyanın dört bir yanında, Nurlar’ın fütûhatı yaşanıyor...

Eyy bu asrın vekili Hazret-i Üstad’ım! Aramızdan ayrılışının altmış birinci seneyi devriyesinde seni rahmet ve minnetle anıyorum. Maruz kaldığın zulümler, bizlerin imanını selâmette görebilmek içindi.

Müsterih ol aziz Üstâdım! Yaktığın bu imân meşalesi, tâ kıyamete kadar inşallah sönmeden devam edecektir.

Okunma Sayısı: 1364
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı