GENÇYORUM
* Üstad, Risale-i Nur’la îmana ve Kur’ân’a hizmet etmeyi (...) “nasihatçilik” anlamında “Nurculuk” ve “Nurânî hizmet” olarak ta’rif ediyor. Böyle bakınca “Nurculuk” ve nasihatçilik, “topuzculuğun” dışında ve hattâ zıddı sayılabilecek bir hizmet metodu. Üstelik bu ikisini birleştirmenin, yani “hem Nurcu/nasihatçi ve hem de topuzcu/cebirci” olmanın da riskleri ve zorlukları var. Bu sebeple asıl hizmet sadece “Nur”la ve nasihatle yapılandır. (Ahmet Battal)
* Kıyametin kopmasıyla bu içinde yaşadığımız kâinat[ın] zıtlarından ayrılarak büyük tebdile (değişime) uğrayacağını Kur’ân’dan şöyle öğreniyoruz: / “O gün Arz başka bir arza tebdil olunur ve semavat da (gökler)...” (İbrahim Sûresi: 48) / İşte bu âyet, bize kıyametin kopuşunda “yok olma”nın olmayacağını, sadece ebedî âleme dönüşümün olacağını bildirmektedir. Demek oluyor ki Cennet ve Cehennem bu kâinat kadar büyüklük ölçüleriyle ilişkilidir... (Bahri Tayran)
* Risale-i Nur hizmetine göre gazetecilik ya da medya bütün bütün reddedilecek, kötü bir şey değildir. Çünkü Bediüzzaman hiçbir vesileyi tamamen kötü ya da tamamen iyi olarak sınıflandırmamıştır. Bediüzzaman için vesileler noktasında kullanım tarzına göre her şeyin müsbet ve menfî bir şekli vardır. Bediüzzaman gazeteciliğe, daha geniş tanımıyla medyaya da bu nazarla bakmış ve menfî neşriyatın zararlarına karşı müsbet olanın inşa edilmesi gerektiğini savunmuştur. Eski Said döneminde yaptığı fikrî faaliyetler de bunun en büyük ispatıdır. (Bilal Said Parlakoğlu)
* Bediüzzaman’ın dediği gibi “îman bir mânevî tûbâ-i Cennet çekirdeği taşıyor, küfürse mânevî bir zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor.” (Sözler, s. 21) Her iki yol da işlemeye devam ediyor, daha çok çalışan öne geçiyor... (Caner Kut)
* Bediüzzaman, “Volkan” gazetesinin başyazarı ve sahibi olan [Derviş] Vahdetî’nin düşünceleriyle ilgili ağır sayılabilecek eleştirisini yine aynı gazetede, matbuat lisanıyla yazı yazarak yapmıştır. Vahdetî, gazetenin sahibi olmasına rağmen bu yazının yayınlanmasına engel olmamıştır. Fikrin eleştirisi fikirle yapılmıştır; “gizlice, kapılar ardında uyarılma” gibi bir yöntem izlenmemiştir. (Nuriye Sultan Kostak)
***
BİZİM AİLE
* Mimar Sinan kendini tekrarlam[amış]. Meselâ hayatı boyunca yüz’ün üzerinde şadırvan yapmasına rağmen hiçbirisi birbiri[ne] benzemiyor. Sürekli kendini geliştirerek, farklı bir dokunuş yaparak diğer eserlerden farklı bir eser ortaya koy[muş]. (Cenk Çalık)
* “Karbon ayak izi,” birim karbondioksit cinsinden ölçülen, kurum veya fertlerin “ulaşım, ısınma, elektrik tüketimi” vb. faaliyetlerinden kaynaklanan zararın ölçüsü, toplam sera gazı emisyon miktarıdır. (...) Bizler her gün yaptığımız faaliyetlerle bu sera gazlarının salınımına sebep olmakta ve dünyanın geleceğini etkilemekteyiz. Bu etki de bizim karbon ayak izimizdir. (Elmas Zeynep Salihoğlu)
* [İçtiğimiz] su, kilogram başına 30 ml olmalıdır. Günlük 2-2,5 lt yeterli olacaktır... (Merve Or)
* Çoğu zaman aldığımız paketli gıdalarda sadece “son kullanma tarihi”ne odaklanırız. “Tavsiye edilen tüketim tarihi” ve “son kullanma tarih(...)i”nin de aynı anlama geldiğini düşünürüz. / Uzmanlar bu iki tarihin anlamlarının farklı olduğunu belirtiyorlar, “tavsiye edilen tüketim tarihi” geçen bir besinin hâlâ eski özelliklerini taşıyorsa kullanılabileceğini söylüyorlar... (Yeşim Akkaya)
***
Not: Yukarıdaki tesbitler, dergilerin Ekim 2020 tarihli sayılarından derlenmiştir.