"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayal âlemi ve paralel evrenler

Osman KOYUNCU
16 Ekim 2014, Perşembe 00:01
Her şey, bizim malûmatımız ve gördüğümüz şeylere has değildir. Göz, dalga boyu 3500-7000 angström arasındaki ışığı algılayabilir.

Bizler kâinata dar bir delikten bakıyor gibiyiz. Işık olmazsa hiçbir şeyi göremeyiz ve gözün de bir manası kalmaz. Gözümüzün önünde olup ve göremediğimiz çok maddî ve manevî şeyler vardır. Büyük Fransız bilim adamı Graudy, “Kâinat gerçeğin dış ve görünen yüzüdür, gerçek ise kâinatın iç ve görünmeyen yüzüdür.” İmam-ı Gazalî ise, “Cevizin kabuğunu kırıp içine giremeyen cevizi sadece kabuk zanneder der.” Bütün bunlar, birçok kâinatların olduğunu ve bunların iç içe girdiğini ve hepsinin maddî şekilde olmadıklarından, birinin varlığı diğerinin varlığını etkilemediğini anlıyoruz. 
Odamızın duvarları aynadan olmuş olsa ve bizler bu odaya girdiğimiz zaman, bizimle birlikte sonsuz sayıda görüntümüz oluşur. Çünkü aynalar paralel olduğu için aralarındaki açı sıfır derecedir. 360 sayısının sıfıra bölümü ise belirsizdir, yani bu aynadaki görüntü sayısı sonsuza doğru gider. Bu görüntüler madde olmadıkları için birbiri içine girmiştir. Prof. Dr. Harrison, “Ya bir tek kâinat içinde birden fazla kozmolojik maddeler, ya da birden fazla kâinatlar, tek bir kozmoloji modeli içinde incelemek zorundayız” der. Ve ikinci şıkkı tercih ettiğini söyler. Bilim adamları süper uzay kavramı ile paralel kâinatların içi içe girmiş kutular gibi, aynı büyüklükte olduklarını, fakat hepsi madde olmadığından buna bir engel olmadığını söylerler. Bizim gözümüzle gördüğümüz uzayda, galaksiler, yıldızlar, kara delikler vs. sıkışıp kalmıştır. Işık bir saniyede dünyanın etrafında 7,5 tur atabilir. Buna rağmen, beş milyar yılda ışığı bize ulaşamayan yıldızlar vardır. İşte bu kadar büyük kâinata, bilim dünyası dar bir yer diyor. 
Bu kâinatta bulunan her maddî şeyin hızı, ışık hızını aşamaz, eğer aşarsa o zaman maddenin kütlesi negatife döner, yani eksi 50 gramlık elma dememiz gibi bir şey olur. O zaman elma maddelikten çıkar enerji gibi bir şey olur. Fizikçiler, takyon denilen ve ışıktan hızlı olan bu hayaletlerin varlığını kabul ediyorlar. Bu da başka evrenseller olması gerektiğinin delilidir.   
Bilim, maddeden sıyrılan bu âleme, âlem-i misal diyor. 
Âlem-i misal: insan düşüncesine paralel olarak ortaya çıkartıldığı ve sürekli olarak bilgi alış verişi ile dalgalanan sonsuz ihtimalli soyut bir kâinattır. İnsan kâinatın bir küçük misali, çekirdeği ve özetidir. İşte bu küçük insan için bu büyük kâinat yaratıldı. Ve insan cismen çok küçük, fakat manen o kadar büyük ki, bu kâinata sığmadı ve iç içe pek çok kâinatlar onun, için bu kâinat içinde yaratıldı. Bu insan öğrendiği ve ilim talep ettiği ölçüde bu kâinatlar onun için genişliyor büyüyor, dalgalanıyor ve hareketleniyor. Bir bakın, beyninin % 1’ini kullanan bu insanın yaptığına ve bir de bakın bizim yaptığımıza, eğitim adına bir kişinin, başkaları tarafından uydurmuş olan kurallarına, ilke deyip bu ilkelerle beyinlerini sınırladığımız nesillerimizin haline.
Bediüzzaman, “Nasıl ki cismaniyata cam ve su gibi şeyler ayine olur, öyle de ruhaniyata dahi hava ve esir ve âlem-i misalin bazı mevcudatı ayine hükmünde ve berk ve hayal sür’atinde bir vasıta-i seyir ve seyahat suretine geçerler. Ve o ruhaniler, hayal sür’atiyle o meraya i nazifede, o menazil-i lâtifede gezerler. Bir anda binler yerlere girebilirler.” Maddenin, ayna gibi şeylerde yansıyan görüntüsü cansızdır, fakat maddeden sıyrılan yani madde ile alâkası olmayan, melek, ruh, cin ve hayal gibi şeylerin yansımaları canlıdır ve hızları bizim bildiğimiz maddî şeylerin hızı ile ölçülemez. 
Acaba bu âleme her insan girebilir mi? Bu şekilde bir âlem olduğunu biliyoruz ve ilimin açıklamaları da bunu doğruluyor. Bazı büyük zatların da geçici olarak bu âlemde bulunduğunu da biliyoruz. O halde o âlem yalnız bazı insanlara has ve onlarla sınırlı değildir, terakki edebilen insanlar da bu âleme girebilir. Bediüzzaman, “Nasıl ki bir adam manyetizma vasıtasıyla bir cama dikkat ede ede, âlem-i misale karşı hayalinde bir pencere açılır, o ayinede çok garaibi müşahede eder” der.   
Akla, “manalar kalpten çıktıkları vakit, suretlerden çıplak olarak hayale girerler. Hayal ise her vakit bir sebep tahtında bir nevî suretler nesc ederler.” Bu sır içindir ki, insan oruç tuttuğu zaman maddî ve manevî olarak, bütün organ, duygu ve hayallerine de oruç tutturmalıdır. Oruç tutup, olumsuz hayaller kuran, bu hayallerin tesiriyle aklı başka yerlerde olan kişiler, tam olarak oruç tutmamış olurlar. Bediüzzaman şairlerin aşırı sevgi ve muhabbetleri hakkında, “Şuâranın hayalen yaptıkları hayret ve muhabbet secdeleri dalâlettir ve hayal onunla fâsık olur” der.

Faydalanılan kaynaklar:
1- Prof. Dr. Taşkın Tuna, Uzayın Sırları.
2- Prof. Dr. Osman Çakmak, Varlığın Sırlarında Esrarlı Yolculuk.
3- Stephen Hawking, Kara Delikler ve Bebek Evrenler. 
4- Gerard’t Hooft, Maddenin Son Yapı Taşları.

Okunma Sayısı: 8020
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı