Tartışmalı LGS ve YKS süreçlerinden sonra, okullar yarın açılıyor. Eğitim camiasının devasa problemlerle boğuştuğu, uzmanların birleştiği ortak noktalardan biri.
Sık sık değişen Millî Eğitim Bakanları, yürürlükte olan sistemi iyileştirmek ve geliştirmek yerine kendi projelerini “yeni sistem” adı altında uygulamaya sokunca var olan problemler de azalmıyor, aksine, kartopu gibi büyüyerek artıyor.
Büyük tartışmalar doğuran Maarif Modeli de “yeni” ambalajıyla geçtiğimiz yıl uygulamaya sokulmuştu. Bu model, aslında Türkiye’de 2005 sonrası uygulamaya konulan “yapılandırmacı yaklaşım”ı esas alan eğitim modelinin devamı niteliğinde. Yapılandırmacı model, öğrenci merkezli bir öğrenme sürecini benimsiyordu. Bu model, okuma ve dinlemenin yanında tartışma, fikirlerini savunma, sorgulama, birlikte öğrenme ve fikir paylaşma gibi süreçleri içeriyordu. “Yapılandırmacı model ne kadar uygulanabildi, uygulamadan ne gibi sonuçlar elde edilebildi?” gibi soruların net cevapları alınamadan yeni bir sürecin başlatılmış olması en çok eleştirilen hususlardan biri.
Bizdeki “Kervan yolda düzülür” mantığı en çok burada geçerli olmalı. Dile getirilen tüm eksikliklere ve sakıncalara rağmen geçen yıl başlatılan model, ilk olarak tüm kademelerin birinci sınıflarında uygulandı. Uygulamanın tam sonuçlarını görebilmek için eğitim uzmanlarına göre en az 12-15 yıl beklememiz gerekecek. Bu süre fertler açısından uzun gibi gözükse de asırlara yayılması gereken bir eğitim planlaması için makul bir süre. Birkaç yıl içinde “Biz bundan da vaz geçtik” denilmeyecekse, gelecek nesiller daha iyi şartlarda yetişecekse üzerinde sabırla beklenebilecek bir süre.
Bu bağlamda, yeni sisteme ağır eleştiriler getirmek yerine, aksaklıkları gidermenin yollarını aramak ve yeniden inşa süreçlerine katkıda bulunmak daha doğru bir yaklaşım olmalı. Son süreçte olduğu gibi, sık değişen eğitim sistemleri, elbette ki hem öğrencileri, hem de velileri tedirgin ediyor; ancak vizyoner bir yaklaşımla, şeffaf şekilde doğru bilgilendirme ve uygulamalarla bu tedirginlikler ortadan kaldırılabilir.
Yeni modelde okuma, okuduğunu anlama, yazma, dinleme ve konuşma becerileri ön planda. Bu beceriler tüm disiplinlerdeki başarının anahtarı olarak kurgulanmış. Her öğrenciye her dönem en az iki kitap okuma zorunluluğu ile birlikte çeşitli alanlarda ve konularda yazma ve konuşma becerilerini geliştirme hedefleri sunuluyor.
Benim dikkatimi çeken husus, modelin hedefleriyle ilgili. Adalet, hikmet, merhamet, iyilik, doğruluk, çalışkanlık, faydalı olmak, güzellik gibi değerler üzerinde yükselen bir medeniyet mirasına sahip oluşumuza dikkat çekilerek bu değerlerle beslenen bir gelecek tasavvurunun dile getirilmesi; ahlâklı, erdemli, milleti ve insanlık için iyi, doğru, faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş bilge nesillerin hedeflenmesi kulağa hoş geliyor. “Maarif Modeli medeniyetimizin üzerine inşa edildiği temel kavramlar olan aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim nesiller yetiştirmek için madde-mana, akıl-duygu, nefis-vicdan, insan-toplum ve zaman-mekân dengesini gözetir” şeklinde bir kazanım hedeflenmesi, materyalist ve dindışı bir felsefî yaklaşıma yaslandırılmaya çalışılan seküler modellerin artık kabul görmediğini göstermesi adına ümit verici.
Neticede olarak kökü mazide olan bir âtî olabilmenin kıymetini bilen tüm dinamiklerin eğitim meselesine sahip çıkması gerekiyor. Düzce’de bir Anadolu lisesinde velilere verilen kurallar listesi üzerinden “Türkiye Talibanlaştırılıyor” yaygaralarını koparan zihniyetin çaktığı kazıklar eğitim sistemimizin belâsı olmaya devam ederken yeni modelin başarıya ulaşması için ciddi bir samimiyet ve gayretle birlikte, demokratikleşme ön şart olarak öne çıkıyor.