Bugünkü makalemizin başlığını, bir değişiklik yaparak, Arabça olarak yazdık. Türkçesi; “Kurban Bayramınız mübarek olsun!”
Evet, bugün, âlem-i İslâmın ortak olarak yaptığı, büyük bir bayramdır. Yâni, dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir millet Hz. Muhammed’in (asm) ümmeti kadar, aynı anda aynı sevinci yaşamıyor.
“Yakınlık, yakın olma” kökünden gelen; “Kurban, karib, akraba” kelimelerinden olan “kurban”, biz ümmet-i Muhammed’e, (asm), İbrâhim’i (as), İsmail’î (as) bir sünnet olarak tevârüs ederek gelmiştir. Allah’a yakın olmanın bir ifadesi olan bu fiilî bütün Müslümanlar, kurban kesme imkânı olanlar, seve seve yerine getirirler.
Kurbanlar kesildikten sonra, sünnet olan usûl; hepsinin fakir-fukaraya dağıtılacağı gibi, üçe bölünüp bir kısmını fakirlere bir kısmını bayram ziyaretine gelen misafirlere bir kısmını da kendi evine de bırakabilir insan.
Zamanla bu iş de biraz şekil değiştirip neredeyse kurbanın beş-altı aylık et stoku yapılacak gibi vaziyete çevirenlerin olduğunu müşahede ediyoruz. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bulunduğumuz zaman, bu gibi zevat kastedilerek tekerleme gibi şöyle bir tabir duymuştum. “Allah için kurbanaaa...küp için kavurmayaa...” Yâni ibadeti usûlüne muvafık yapmalı.
Neyse öyle veya böyle Hicrî 1442 senesinin son mübarek gün ve geceleri de kurban bayramıyla birlikte bitiyor.
Kurban Bayramınız mübarek olsun. Rabbimiz hepimizi bundan sonraki Kurban Bayramına da sağ-salim kavuşmayı nasib etsin inşâallah.