Vebihî nesteıyn.
Bismillahirrahirrahmanirrahim.
“Kur’ân’a hâmil olanlar,
Allah’ın has kullarıdır.”
“Ümmetimin en şereflileri, Kur’ân hamili olanlardır.”
Bu iki hadis-i şerif Kur’ân’ın hafızı ve hamili olan kurraların değeri hakkında bize yeterli ölçüyü veriyor. Bediüzzaman Hazretleri ise,
“Radyo öyle büyük bir nimet-i İlâhiyedir ki, ona mukabil şükür ise, o radyo milyonlar dilli bir külli hafız-ı Kur’ân olup zemin yüzündeki bütün insanlara Kur’ân’ı dinlettirsin.”
“Kur’ân’a ve imana ait her şey kıymetlidir. Zahiren ne kadar küçük olursa olsun kıymetçe büyüktür.”
“Kâinat mescid-i kebirinde Kur’ân kâinatı okuyor. Onu dinleyelim.” buyurmaktadır.
Yine ecdadımızdan bize tevarüs eden bir sözde: “Kur’ân Mekke’de indi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı” denilmiştir ki, Kur’ân’ı okuma hususunda Mısır’ın tarihte önemli bir yeri vardır. Bizde Mısırlı kari’lerden Kur’ân’ı dinlerken onların tarihçe-i hayatlarını merak edip elde edebildiklerimizi tercüme ederek bu husustaki boşluğu doldurmaya gayret ettik. Çalışmalarımız devam edecektir. Bu kari’lerin numune-i imtisâl hayatlarından kesitler, Kur’ân’a olan aşkları bizim için ve yeni nesiller için örnek alınacak menkıbelerle doludur.
Mısır’da Kur’ân okuma denilince üç ana esas önümüze çıkar: Edâ, makam ve nağme. Mısırlı kari’ler hafız olduktan sonra yedi kıraati öğrenir. Sonra makam öğrenerek kari’ olurlar. Mısır’da yedi ana makam üzerine Kur’ân okunur. Muhammed Rıfat’ın 21 makam ile okuduğunu oğlu söylüyor. Bu makamların dalları vardır.
Osmanlı’nın son zamanında da Hafız Sami Efendi gibi Kur’ân’ı makamlı okuyanlar çok idi. Fakat onlar kıraatlerinin kaydedilmesini istememişlerdir. Osmanlı’da daha çok gazele önem verilmiştir. Osmanlı’da makam çeşidi daha fazladır. Mısır’daki makamlar da İstanbul kaynaklıdır. Maalesef Cumhuriyetin başındaki baskı ve kısıtlamalar Türkiye’de 7 kıraat ve makam üzere okuma geleneğini fetrete uğratmıştır.
1934’te açılan Kahire İzaat-ül Kur’ân radyosunun imtihan heyeti huzurunda imtihanı geçtikten sonra resmî kari olurlar. Burada makamdan makama geçme hususunda da imtihan olunurlar.
19. yüzyılın son kari’leri hakkında ufak tefek malûmat varsa da, ses kayıtları mevcut değildir. Bunlardan Sultan Abdülhamid’in kari’si Mansur Baddar ve Ahmet Neda’yı sayabiliriz.
20. yüzyılın ilk devir kari’leri radyoda ilk defa Kur’ân okuyan Muhammed Rıfat ve emsâlidir ki bunlar Kur’ân’ı ihlâsla okumuşlar ve karşılığında dünyevî ücret almaktan istinkâf etmişlerdir. Bunlar içinde Sıddık Minşevi ve Muhammed Selame gibi ünlü kari’ler de vardır.
Bunlardan sonra gelen Mustafa İsmail, Muhammed Sıddık Minşevi, Kâmil Yusuf Behtimi ve Abdüssamed gibi kari’ler vardır ki, bunlar 20. asrın son yarısını Kur’ân’la süslemişlerdir. 20. yüzyılın sonlarına doğru ise Mısır’da kari’ yetişmesinde bir azalma görülmüştür.
Eski kari’ler ise Mısır’da Kral’dan daha üstün tutulur ve önem verilirdi. Meselâ Kral Faruk, Muhammed Rıfat’ı kalabalık bir halk topluluğu ile caddede yürürken, önünde yürütmüştür. Minşevi de, Kral’ın radyoda okuma teklifine bazı şartlar ileri sürerek, kabul etmemiştir. Mısır’da resmî devlet törenlerinde, kandil gecelerinde ve taziyelerde kari’ler çağrılarak günlerce Kur’ân okunması gelenek halinde günümüze intikal etmiştir. ”Marifet iltifata tabidir” kaidesine göre kari’lere ve Kur’ân’a verilen bu değer büyük kari’lerin yetişmesinde önemli rol oynamıştır.
Meşhur kari’leri dinleyen çocuklar ve babaları kari’ olmak için her şeyi göze almışlar, bazıları okulu bırakmış, bazıları da vaizlik ve hocalığı bırakıp kari’ olmuşlardır. Mısır’da küçük beldelerde “küttab” denilen hocalar çocuklara Kur’ân öğretir ve hıfzını tamamlatır. Sonra Tanta’da üç yıllık kıraat okulu vardır. Ayrıca kıraat dersi veren hususî hocalar rahle usûlü ders vermektedir. Bunun yanı sıra iki yıllık makam ve musıkî okulları vardır. Makam dersi veren hususî musıkî üstadları da çoktur. Bunlardan Muhammed Rifat’ın yanından ayrılmayan musıkâr Mehmet Ali meşhurdur. Behtimi gibi sadece kurraları dinleyerek kari’ olan kabiliyetler de vardır ki onu Muhammed Sayfi keşfederek sahip çıkmış ve himaye etmiştir.
Emelimiz, Anadolu halkının ve gençliğin Mısırlı kari’leri örnek alıp onların güzel tilâvetlerini dinleyerek Kur’ân’a yönelmeleridir. 7 kıraate ve makamlı Kur’ân okumaya çalışıp, zararlı musıkîleri dinlemekten ve onları örnek almaktan kurtulsunlar. Bu hususta ezgi, ilâhi vs. hiçbir şey Kur’ân’ın yerini tutamaz ve yerini dolduramaz. Çünkü kalpleri ancak Allah’ın zikri olan Kur’ân tatmin eder.
Ülkemizde de eskisi gibi dünya çapında en güzel kari’ler yetişsin ve halkımızın Kur’ân’a teveccüh ve rağbeti artsın. Çünkü hadiste Kur’ân’a sahip çıkan milletleri Allah yükselteceğini vaat ediyor. 2005 yılından beri yaptığımız mütevazı çalışmalar bu emelin tahakkuku için bir başlangıç ve Türkiye’de sahasında yapılan ilk çalışmaya vesile olursa, kendimizi bahtiyar addederiz. Bu hususta bana en büyük yardımı yapan oğlum Mehmed Ali’ye gelecek nesiller adına şükranlarımı sunuyorum.
“Gayret bizden. Tevfik Allah’tan”
Ve minellahittevfik’’
AHMET ERGENEKON