Günümüzde en çok aranılan şey oldu maharet. “Ahir zamanda her şey uluma ve fünuna dönecek” sözleri ile Bediüzzaman Hazretleri liyakatin önemini nazarlarımıza arz ediyor.
Kâbe’nin anahtarları, henüz müşrik olan bir zatın elinde idi. Aslen Mekke’nin yerlisi ve yıllarca Kâbe’nin anahtarlarını muhafaza ediyor, kapıların açılması Kâbe’nin tedvir ve tedvirin de üstün maharetli bir insandı. Fetihten sonrasahabinin biri, Kâbe’nin anahtarlarını bundan alıp, bu vazifeyi kendisinin yapmasını arzu etmişti.
Bu zat sonra Peygamberimize (asm) giderek anahtarların kendisine verilmesini istemiş. Peygamberimiz (asm) sahabi ile bu zatı bir araya getirdi.
Sahabiye sordu: “Neden böyle yaptın?”
Sahabi cevap verdi: “Ya Resulullah, bu zat Müslüman değil, Kâbe onun ile mi korunacak? Onun için elinden anahtarları aldım.”
Peygamberimiz (asm) emir buyurdu: “Emaneti ehline ver” diyerek, Kâbe’nin anahtarları eski sahibine verildi ve aynı vazifesine devam etti. Bu hadise o günden kıyamete kadar devam edecek bir düstur olarak kulağımıza küpe oldu.
Sarhoş bir saatçinin, ayık olduğu zaman iyi saat tamiri yapacağını, Müslim olmayan birinin idareci olabileceğini dile getiren Üstadımız, “maharet ve salâhati” nazarımıza arz ediyor.
Merhum Süleyman Demirel, 1979’da azınlık hükümeti kurduğu zaman, özel kalem müdürünü görevden almamıştı.
Milletvekilleri ve bakanlar: “Beyefendi, bu zat görevde kalacak mı?” diye başbakana söylediğinde şöyle cevap vermiş:
“Görevini iyi yapıyor, bize işi lâzım, düşüncesi değil” diyerek bu zatı görevinde devam ettirmişti.
Bu noktaları iyi nazara almamız gerekiyor. Bir insanın dindar olması, her alanda maharetili olduğunu göstermez. Yaşadığımız olumsuzlukların temelinde bu arızalar yatmaktadır.