Başkalarını tenkit etmeyi, noksan aramayı ve hatasız, kabahatsiz dostlar hayal etmeyi kendilerine huy edinen ve alışkanlık haline getirenler; başkaları tarafından daima tenkit edilirler; kendilerinin de noksanları, hataları, kabahatleri araştırılır ve peşine düşülür; ve netice de dostsuz kalırlar.
Allah’ın Zâtının varlığının ve kâinatın müştemilatıyla yaratılmasının, yaşatılmasının; imanî, Kur’ânî, İslâmî izahlarıyla âlude olmuş, bu kudsî işlerin ve faaliyetlerin Allah indinde mübarek ve muazzez âli şahitleri olmuş olanlar ve bu yolda çabalayanlar; bu fani dünyanın kısır, menfaattar, gösteriş için yapılan şahitliklerine ehemmiyet vermezler ve arzu ederek muntazır da kalmazlar. Onlar için Rabbül âleminin şahitliği ve kudsî, marifetli iman hizmetindeki Efendimizle (asm) birlikte ve yine O’nun (asm) yolunda olmak kâfi ve vafidir.
Fani dünyanın, fani ahbaplıklarının, fani hiçbir tercihleri bunların yerine ikame edilemez ve konulamaz.
İnsan ve özellikle de Müslüman vaktini ekseriyetle minnettarlıkta ve minnettarlıkla harcamalıdır. En büyük minnettarlık ise ebedî ve baki olan, rızıklandırıcı ve taltif ederek ikram edici, tercih edici olan kâinatın sultanı Rabbül-arşılazim olan Allah’tır. O’nun Resulü ve Habibi olan Efendimiz Muhammed Mustafa’dır (asm).
Bu fani dünyanın; en güzel, en yerinde minnettarlığı, şahitliği ve takdir ediciliği ancak ve ancak budur.
Bırakın biraz da kendinizin dışındaki insanlar haklı olsun. Sevgilere ve sevginize bir kapasite, bir sınır, bir ölçü ve muvazene/denge kilidi, kotası koymayın. En mübarek ve en kudsî şeylerde olduğu gibi dünya sevgileri de ancak fiilî olarak gösterilen samimî dostluk, ahbaplık ve sadâkatle parlar, Nurlanır ve ışıl ışıl her kişiyi, her kalbi ve her tarafı aydınlatırlar.
Dinde zorlama olmadığı gibi, sevmede ve sevilmede de zorlama olmaz. Ancak Allah’ı ve Allah’ın sevdiklerini sevenler; gerçek manada sevmeyi ve sevilmeyi kendilerine düstur edinirler ve gerçeği olduğu gibi yalın halinde kabul ederek sevgi kapasitelerini, sevginin değerini, “sevdik” dediklerinin kıymet-i harbiyelerini ortaya koyarlar.
Ve bu işler elbette ki lâfla, hayalle, lâf-ı güzafla olmaz. Sevgi her zaman tartıya hazır bekliyor! Sev ki sevsinler. Sevsinler ki sevilesin…