Tarih-i âlem serâpâ şehadet ediyor ki, asker neferatının siyasete müdahaleleri, devletçe ve milletçe müthiş zararları intâc etmiştir.
ASÂKİRE HİTAP
[17, 18, 20 Nisan 1909]
(4 Nisan 1325, Mizan, Sayı: 129; 5 Nisan 1325, Serbestî, Sayı: 152; 7 Nisan 1325, Volkan, Sayı: 110.)
Ey Asâkir-i Muvahhidîn!
Fahr-i Âlemin (asm) fermanını size tebliğ ediyorum ki: Şeriat dairesinde ulü’l-emre itaat farzdır. Ulü’l-emriniz ve üstadınız zabitlerinizdir.
Askerlik ocağı cesim ve muntazam bir fabrikaya benzer. Çarkların biri intizam ve itaatte serkeşlik etmekle bütün fabrika herc ü merc olur. Sizin o muntazam ve kuvvetli fabrika-i askeriyeniz, otuz milyon Osmanlı ve üç yüz milyon nüfus-u İslâmiyenin nokta-i istinadı ve maden-i istimdadıdır.
Sizin, iki müthiş istibdadı kansız ve def’aten öldürmeniz harikulâde olduğundan ve Şeriat-ı Garranın iki mu’cize-i garrasını izhar ettiğinizden, zaîfü’l-akîde olanlara hamiyet-i İslâmiyenin kuvvetini ve Şeriatın kudsiyetini iki bürhan ile izhar eylediniz. Bu iki inkılâbın pahasına binler şehid verse idik, ucuz sayacaktık. Lâkin, itaatinizden binde bir cüz’ü feda olunsa, bize pek çok pahalı düşer. Zira, itaatinizin tenakusu, ukde-i hayatiye veya hararet-i gariziyenin tenakusu gibi mevti intâc eder.
Tarih-i âlem serâpâ şehadet ediyor ki, asker neferatının siyasete müdahaleleri, devletçe ve milletçe müthiş zararları intâc etmiştir. Elbette hamiyet-i İslâmiyeniz, böyle sizi uhdenizde olan hayat-ı İslâmiyeye zarar verecek noktalardan men edecektir. Siyaseti düşünenler, sizin kuvve-i müfekkireniz hükmünde olan zabitleriniz ve ulü’l-emirlerinizdir.
Bazen zarar zannettiğiniz şey, siyaseten büyük zararı def ettiği için ayn-ı maslahat olduğundan, zabitleriniz tecrübeleri hasebiyle görüyor ve size emir veriyor. Sizde de tereddüt caiz değildir. Ef’al-i husûsiye-i nâmeşrûa, sanattaki maharet ve hazakate münâfî değildir ve sanatı menfur etmez; nasıl ki, bir tabib-i hazık ve bir mühendis-i mahirin nâmeşrû harekâtı için, onların tıp ve hendeselerinden mâni-i istifade olamaz.
Kezalik, fenn-i harpte tecrübeli ve o sanatta mahir ve hamiyet-i İslâmiye ile münevverü’l-fikir zabitlerinizin bazılarının cüz’î nâmeşrû harekâtı için itaatinize halel vermeyiniz. Zira, fenn-i harp mühim bir sanattır.
Hem de sizin kıyamınız; Şeriat-ı Garra, yed-i beyza-i Mûsâ gibi, sair sebeb-i tefrika ve teşettüt-ü efkâr olan cemiyetleri bel’ etti, sahirleri de secdeye mecbur eyledi; harekâtınız bu inkılâbda ilâç gibi idi ki, fazla olsa zehre münkalib olur ve hayat-ı İslâmiyeyi fena bir hastalığa hedef eder.
Hem de himmetinizle bizdeki istibdat şimdilik mahvoldu. Lâkin terakkîler için, Avrupa’nın istibdad-ı manevîsi altındayız, nihayet derecede ihtiyat ve itidal lâzımdır.
Yaşasın Şeriat-ı Garra! Yaşasın askerler!
Said Nursî
Eski Said Dönemi Eserleri, s. 80
LÛGATÇE:
asâkir-i muvahhidîn: Allah’ın birliğine inanan askerler.
Fahr-i Âlem: Âlemin övüncü, âlemin kendisiyle övündüğü Peygamberimiz (asm).
herc ü merc: Karmakarışık olma, alt üst olma.
istibdat: Baskı, baskıcı yönetim, kendi başına ve hiçbir nizama ve kanuna bağlı olmadan yönetme, keyfî idare sistemi.
maden-i istimdad: Yardım istenen kaynak.
ulü’l-emir: Emir sahipleri, devleti idare edenler.
zaîfü’l-akîde: İnanç zayıflığı.