"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan, mahlûkatın ibadetlerini de fehmeder

Risale-i Nur'dan
06 Aralık 2019, Cuma

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

İnsanı fıtraten bütün hayvanlara tefevvuk ettiren camiiyetinin meziyetlerinden biri, zevi’l-hayatın Vâhibü’l-Hayat’a olan tahiyye ve tesbihlerini fehmetmektir. Yani, insan kendi kelâmını fehmettiği gibi, iman kulağıyla zevi’l-hayatın da, belki cemâdâ­tın da bütün tesbihlerini fehmeder. Demek, her şey, sağır adam gibi, yalnız kendi kelâmını anlar. İnsan ise bütün mevcudatın lisanlarıyla tekellüm ettikleri Esma-i Hüsnanın delillerini fehmeder. Binaenaleyh, her şeyin kıymeti kendisine göre cüz’îdir, insanın kıymeti ise küllîdir. Demek, bir insan bir ferd iken, bir nevi gibi olur. “Vallahu a’lemü bi’s-savâb.” [En doğrusunu ancak Allah bilir.]

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Zâhir ile bâtın arasında müşabehet varsa da, hakikate bakılırsa, aralarında büyük uzaklık vardır.

Meselâ, âmiyâne olan tevhid-i zâhirî, hiçbir şeyi Allah’ın gayrısına isnad etmemekten ibarettir. Böyle bir nefiy, sehil ve basittir. Ehl-i hakikatin hakikî tevhidleri ise her şeyi Cenab-ı Hakk’a isnad etmekle beraber, her şeyin üstünde bulunan mührünü, sikkesini görüp okumaktan ibarettir. Bu, huzuru ispat, gafleti nefyeder.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Hayat-ı dünyeviyeye kasden ve bizzat teveccüh edip bağlanan kâfirin imhal-i ikàbında ve bilâkis terakkiyat-ı maddiyede muvaffakıyetindeki hikmet nedir?

Evet, o kâfir, kendi terkibiyle, sanatıyla Cenab-ı Hakça nev-i beşere takdir edilen nimetlerin tezahürüne şuuru olmaksızın hizmet ediyor. Ve güzel masnuat-ı İlâhiyenin mehasinini bilâşuur tanzim ediyor. Ve kuvveden fiile çıkartmakla, garabet-i sanat-ı İlâhiyeye nazarları celb ediyor. Ne fayda ki, farkında değildir. Demek o kâfir, saat gibi kendi yaptığı amelden haberi yok; amma vakitleri bildirmek gibi nev-i beşere pek büyük bir hizmeti vardır. Bu sırra binaen dünyada mükâfatını görür.

Mesnevî-i Nuriye, Onuncu Risale, s. 231-232

LÛ­GAT­ÇE:

âmiyâne: Basitçe, üstünkörü.

bâtın: Görünmeyen taraf, iç kısım.

camiiyet: Toplayıcı, ihtiva ve ihata edicilik.

cemâdât: Cansız varlıklar.

cüz’î: Küçük.

fehmetmek: Anlamak, idrak etmek.

fıtraten: Yaratılışça.

i’lem eyyühe’l-aziz: Ey aziz kardeşim, bil ki.

imhal-i ikàb: Cezaya çarptırmada, cezalandırmada süre verme, mühlet verme.

isnad etmek: Dayandırmak.

küllî: Büyük; geniş, umumî.

masnuat-ı İlâhîye: Allah’ın sanatla yarattığı varlıklar.

müşabehet: Benzeme.

nefiy: Yok sayma; Allah’tan başka ilâh kabul etmeme.

nevi: Tür.

sehil: Kolay.

tahiyye: Her hayat sahibinin kendi ibadetini selâm manasında Allah’a arz etmesi.

tefevvuk ettirmek: Üstün getirmek.

tekellüm etmek: Söylemek, konuşmak.

terakkiyat-ı maddiye: Maddî ilerlemeler, yükselmeler, gelişmeler.

tevhid-i zâhirî: Delillere bakmaksızın, genel olarak Allah’ın bir olduğunu kabul edip söyleme.

Vâhibü’l-Hayat: Hayat veren, hayat bağışlayan, Allah.

zâhir: Dış görünüş.

zevi’l-hayat: Hayat sahipleri, canlılar.

Okunma Sayısı: 1988
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı