"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müslümanlar maddî cihette neden geri kaldı?

Risale-i Nur'dan
29 Temmuz 2022, Cuma
Suâl: “Eskiden İslâmlar zengin, onlar fakir idiler. Şimdi her yerde kaziye bilakistir. Hikmeti nedir?”

Cevap: İki sebebi biliyorum.

Birincisi: “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. (Necm Suresi: 39)” olan ferman-ı Rabbanî­den müstefad olan meyelân-ı sa’y ve “Çalışıp kazanan, Allah’ın sevdiği bir kuldur.” olan ferman-ı Nebevîden müstefad olan şevk-i kesb, bazı telkinat ile o meyelân kırıldı ve o şevk de söndü. Zira, i’lâ-yı kelimetullah şu zamanda maddeten terakkîye mütevakkıf olduğunu bilmeyen; ve dünya “ahiretin tarlası olması” (Keşfü’l-Hafâ, 1:412/1320) cihetiyle kıymetini takdir etmeyen; ve Kurûn-u Vustâ ile Kurûn-u Uhrâ’nın ilcaatını tefrik eylemeyen; ve birbirinden gayet uzak, biri mezmum ve biri memduh olan tahsil ve kesbde olan kanaati ile mahsul ve ücretteki kanaati temyiz etmeyen; ve birbirinden nihayet derecede baîd, hatta biri tembelliğin ünvanı, diğeri hakikî ihlâsın sadefi olan iki tevekkülü ki; biri meşietin muktezâsı olan esbab arasındaki nizama karşı temerrüd hükmünde olan tertib-i mukaddemattaki bir tevekkül-ü tembelâne, diğeri İslâmiyetin muk­tezâsı olan, netice itibarıyla gerdendâde-i tevfik olarak vazife-i İlâhiyeye karışmamakla terettüb-ü neticede mü’minâne tevekküldür; ikisini birbiriyle iltibas eden ve “Ümmetî! Ümmetî!” sırrını teferrüs etmeyen ve “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır. (Feyzü’l-Kadîr, 3:481)” hikmetini anlamayan bazı adamlar ve bilmeyen bir kısım vaizlerdir ki, o meyelânı kırdılar, o şevki de söndürdüler.

İkinci sebep: Biz, gayr-i tabiî ve tembelliğe müsait ve gururu okşayan emaret maişetine el atıp belâmızı bulduk.

Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 187-188

LÛ­GAT­ÇE:

baîd: uzak.

emaret maişeti: memurlukla geçinme. 

gerdendâde-i tevfik: İlâhî iradeye boyun eğip ona uygun davranmak.

i’lâ-yı kelimetullah: Allah’ın ismini yüceltmek, yaymak.

ilcaat: gereklilikler, zorunluluklar.

kaziye: hüküm; önerme.

kesb: çalışma, kazanma, elde etme.

Kurûn-u Uhrâ: Yeni Çağ ve Yakın Çağ; son devir.

Kurûn-u Vustâ: Orta Çağ.

mahsul: ürün, netice, kazanım.

memduh: övülen, övülmüş.

meyelân-ı sa’y: çalışma meyli, isteği.

mezmum: zem olunmuş, yerilmiş; kötü.

müstefad: anlaşılmış, öğrenilmiş.

mütevakkıf: bağlı.

şevk-i kesb: kazanma ve çalışma şevki.

tahsil: üretim.

teferrüs: ferasetle bir şeyi anlama.

tefrik etmek: ayırmak.

terakkî: yükselme, ilerleme.

tertib-i mukaddemat: başlangıçta yapılması gerekenler.

Okunma Sayısı: 1950
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    29.7.2022 15:11:38

    “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. (Necm Suresi: 39)” olan ferman-ı Rabbanî­den müstefad olan meyelân-ı sa’y ve “Çalışıp kazanan, Allah’ın sevdiği bir kuldur.” olan ferman-ı Nebevîden müstefad olan şevk-i kesb, bazı telkinat ile o meyelân kırıldı ve o şevk de söndü." Ayette müslümana değilde insana atıf yapılması üzerinde düşünmek gerekiyor. Kim çalışırsa Rabbimiz emeğini boşa çıkarmıyor. Adalet ve hikmet de böyle olmasını gerektiriyor. Terakkî için bu kanuna çalışarak uymak gerekir vesselâm.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı