Aziz, sıddık kardeşlerimiz,
Evvelâ: Geçen leyâli-i aşerenizi ve gelen îydinizi ruh-u cânımızla tebrik ve o çok mübarek gecelerdeki a’mal-i salihanızın ve duâlarınızın makbuliyetini Rahmet-i İlâhiye’den niyaz ediyoruz.
Bu on gece Kur’ân-ı Azimüşşan’ın “Ve’l-fecri. Ve leyâlin aşrin” [Yemin olsun fecre. Ve on geceye. (Fecr Sûresi: 1-2.)] kasemi ile, onlara verdiği ehemmiyete binâen o geceler Leyle-i Kadir ve Berat ve Mi’rac nev’inde büyük kıymetleri var. Çünkü; hac sırrıyla bütün âlem-i İslâm namına her taraftan gelen binler hacıların bütün kâinatla alâkadarâne bir tarzdaki makbul hasenatlarına ve ümmet-i Muhammed’e (asm) hakkında ettikleri duâlarına, o gecelerde a’mâl-i sâliha ile meşgul olan mü’minler hissedâr oluyorlar.
İnşâallah Nur şâkirdleri o büyük kazanca mazhardırlar. Hatta diyebiliriz ki; uykuları da ibadet sayılır. Elbette böyle ağır şerâit içinde gayet ciddiyet ve tam gayret ile ulûmun en yüksek derecesindeki îmân ve Kur’ân hakikatlarının dersinde en mükemmel talebelik vazifesini yapan Nurcular, bu leyâle-i aşerede uykuda dahi nurlarına tam mazhardırlar.
El-Bakî Hüve’l-Bâkî
Umumunuza birer birer selâm ve selâmet ve dâreynde saadetlerinize duâ eden kardeşiniz,
Said Nursî
(Gayr-i münteşir)
***
Aziz, sıddık, sarsılmaz, sebatkâr, fedakâr kardeşlerim,
Evvelâ: “Ve’l-fecri. Ve leyâlin aşrin” senâsına mazhar o gecelerinizi ve bayramınızı ruh u canımla tebrik ederim. Ve şiddetli hastalığımın şifasına dualarınızı isterim.
Emirdağ Lâhikası-II, s. 459
***
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve duâ ederiz ve duâlarını Kur’ân’ın medh ü senasına mazhar olan bu leyâli-i aşr olan on gecelerde rica ediyoruz.
Kastamonu Lâhikası, s. 119
***
Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları
Hapishanede “bir muhavere-i lâtîfe” münasebetiyle (1)
Büyük bir âyetin küçük bir nüktesi
Üçüncü Nükte
[Sadakatte namdar, saffet-i kalpte mümtaz Süleyman Rüşdü ile bir muhavere-i lâtîfe münasebetiyle]
Büyük bir âyetin küçük bir nüktesidir.
Şöyle ki:
Güz mevsiminde, sineklerin terhisat zamanına yakın bir vakitte, hodgâm insanlar, cüz’î tacizleri için sinekleri itlâf etmek üzere hapishanedeki odamızda bir ilâç istimal ettiler. Benim fazla rikkatime dokunmuştu. Odamda çamaşır ipi vardı. Bilâhare, o insanların inadına, sinekler daha ziyade çoğaldılar. Akşam vaktinde, o küçücük kuşlar, o ip üstünde gayet muntazam diziliyorlardı. Çamaşırları sermek için Rüşdü’ye dedim: “Bu küçücük kuşlara ilişme; başka yere ser.” O da, kemal-i ciddiyetle, dedi ki: “Bu ip bize lâzımdır; sinekler başka yerde kendilerine yer bulsun.”
Her ne ise, bu latîfe münasebetiyle, seher vaktinde, sinek ve karınca gibi kesretli küçük hayvanlardan bahis açıldı. Ona dedim ki:
Böyle nüshaları çoğalan nevilerin ehemmiyetli vazifeleri ve kıymetleri vardır. Evet, bir kitap, kıymeti nisbetinde nüshaları teksir edilir. Demek, sinek cinsi de ehemmiyetli vazifesi ve büyük kıymeti var ki, Fâtır-ı Hakîm, o küçücük kaderî mektupları ve kudret kelimelerinin nüshalarını çok teksir etmiş.
Lem’alar, Yirmi Sekizinci Lem’a, s. 420