Almanya’da başlayan ve Türkiye’ye uzanan Deniz Feneri e.V dâvâsı en çok Türkiye Deniz Feneri’ni ve yardım alan yoksul aileleri olumsuz etkiledi.
Dernek bu süreçte iftiralara maruz kaldı. Bağışçı ve gönüllülerini kaybetti. Dernek yöneticileri, bağışçıları, gönüllüleri, yüzyılın iyilik hareketine gönül vermiş hayırseverler, toplum önünde itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 4 yıl önce başlatılan soruşturma sonucunda nihayet Türkiye Deniz Feneri için son nokta konuldu. Türkiye Deniz Feneri Derneği’nin yetkilileri hakkında takipsizlik kararı verildi ve dernek, medya kanalıyla üzerine atılan suçlama iddialarından aklandı. Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz takipsizlik kararını ve 5 yıldır süren Deniz Feneri Dâvâsını bütün yönleriyle değerlendirdi.
Deniz Feneri dâvâsı neydi?
Deniz Feneri Dâvâsı olarak zihinlere yerleştirilen bu süreç 2007’de Almanya’da planlanmış, 2008’de Türkiye’ye paslanmış; siyaset, medya ve derin yapılanmanın oluşturduğu üçlü şer ittifakı Türkiye Deniz Feneri’ne karşı bir linç operasyonuna dönüştürülmüştür. Genel olarak bakıp bunu iyi tahlil etmek lâzım. Türkiye Deniz Feneri Derneği, Türkiye’de kurulan bir dernek. Almanya’daki Deniz Feneri e.V ise Almanya’da ve tamamen Alman kanunları çerçevesinde kurulmuş bir dernek. Orayla ilgili süren bir dâvâ ve sonrasında verilen kararın ardından her şey Almanya’da olup bitmiş. Her şey bittikten sonra Alman mahkemesinin hükmü açıklarken söylediği ‘Asıl failler Türkiye’de’ sözü aslında sihirli bir söz. Bu dâvânın Türkiye ayağındaki tüm gelişmeler, bu söz etrafında örgütlendi. Alman hakimin bu sözü üzerine Türkiye’de çok çetin bir üçlü koalisyon devreye girdi.
Derin yapılanmanın Deniz Feneri dâvâsındaki rolü nedir?
İlerleyen süreçte, Deniz Feneri olayının bilinçli bir şekilde Ergenekon sürecinin karşısına konduğunu, akla hayale gelmeyecek iftiralar ürettiklerini görüyoruz. Bu şer ittifakı, asılsız ve ağır iftiralarla, medyanın da desteğiyle Türkiye kamuoyunu 5 yıl meşgul ettiler, kamu vicdanını yaraladılar, hayra mani olarak vicdanları sızlamadan mağdur ve mazlûmları bir de onlar mağdur ettiler.
Sözünü ettiğiniz linç operasyonunu biraz anlatır mısınız?
CHP’nin hedefi, hükümeti, Deniz Feneri üzerinden yıpratmaktı. İlginçtir, Doğan Grubu’na bağlı Capital Dergisi üst üste 4 yıl boyunca sosyal sorumluluk liderlerine yönelik bir araştırma yayınladı. Her 4 araştırma sonucunda da Deniz Feneri Derneği’nin, Türkiye’nin en tanınır ve en güvenilir sivil toplum kuruluşu olduğu tesbit edildi. Araştırma raporlarına göre Deniz Feneri’nden sonra ikinci sırada yer alan Kızılay ile Deniz feneri arasındaki fark tam 4 katı idi. Aynı dergi Almanya bağlantılı soruşturmanın başladığı 2008 yılında da aynı araştırmaları yaptı. Ancak sonuçları açıklamadı. Muhtemelen son yapılan kamuoyu araştırmasında da Deniz Feneri yine sosyal sorumluluk liderleri araştırmasından yine birinci olarak çıkmıştı ve bu sonucu kamuoyu ile paylaşmak istemediler. Deniz Feneri olayı Alman derin devleti tarafından kurgulanmış bir plandır. Alman medya şirketinin Türkiye’deki ortağı olan Doğan Medya Grubu da, kanaatimizce Almanya’da kurgulanan bu plana Türkiye’de zemin hazırlamıştır, Almanya’da yargı süreci biter bitmez olay Türkiye’ye pas edilince, Türkiye’de Deniz Feneri olayının medya ayağını başından sonuna kadar Doğan Medya Grubu üstlenmiştir. Olay bundan ibarettir.
Medya nasıl etkiledi insanları?
Deniz Feneri’ne karşı beş yıldır sürdürülen kirli kampanya sırasında, Deniz Feneri ismi yazılı ve görsel medyada, akıl almaz türlü iftiralarla üretilen yalan haber ve yorumlar o kadar çok yer buldu ki, yapılan bu kara propaganda karşısında, toplumun bundan etkilenmemesi düşünülemez. Şer odakları, yardımlaşma gibi çok hassas bir konuda fitne çıkararak, toplum vicdanına adeta zehirli hançer saplamışlardır. Çıkan asılsız haberlerin etkisiyle, yardımlaşma ve dayanışmanın zayıfladığı, toplumda güven ilişkisinin zedelendiği bir gerçektir. Çıkarılan fitne ile beraber derneğe yapılan bağış miktarlarında yarıya yakın bir azalma oldu. Ancak bundan dolayı toplumu suçlayamayız. Büyük bir linç kampanyası yürütüldü. Mutlaka bağışçıların zihni bulandı. Asılsız haber bombardımanından bazı bağışçılarımız olumsuz etkilendiler ve artık bağışlarını yardım kuruluşlarına yapmama eğilimi gösterdiler. Zira Türkiye’nin en güvenilir yardım kuruluşu olan Deniz Feneri ile ilgili toplumun bilinçaltına fitne tohumu ekilmişti bir kere.
Peki bağışlarınızda bir düzelme var mı?
Aradan 5 yıl geçti. 2010’dan itibaren her yıl yüzde 20 oranında bağışlar yükselişe geçti. Bu takipsizlik kararı ile fitne ortadan kalkıp; gerçekler ortaya çıktığından, bu milletin merhametli ve yardımlaşma konusunda cömert insanları, bağışları ve gönüllü katkılarıyla kendi oluşturduğu değer olan Deniz Feneri’ni bir anne-baba şefkatiyle kucaklayıp bağrına basacaktır. Buna inancımız tamdır. Kısa bir sürede inanıyorum ki bu hayır kapısı eskisinden daha çok duâ alan bir duruma inşaallah gelecek; bağışlar ve yardımlar tekrar büyüyecektir. Takipsizlik kararından hemen sonra, telefon ve mail yoluyla bize ulaşan bağışçı ve gönüllülerimiz “Kafamızda bazı soru işaretleri vardı, takipsiz kararıyla bunlar kalktı” diyerek bizlere desteklerini açıklamaları, eski bağışçılarımızın ve gönüllülerimizin tekrar derneğimize teveccüh göstermeleri, emaneti taşıyanlar olarak gerçekten mutluluk verici.
Peki Ankara Cumhuriyet başsavcılığının verdiği takipsizlik kararı tam olarak ne anlama geliyor?
Yargının 9 Nisan 2012 tarihli Deniz Feneri Derneği hakkında verdiği takipsizlik kararı, aslında Almanya’da planlanan ve 2008 yılında Türkiye’de sahneye konulan linç operasyonunun sona erdiğinin tesbitidir.
Bu karar bir milâttır, Almanya’nın bu sinsi planının uygulaması, yargının kararıyla sona ermiştir. İlginçtir ki bu karar, CHP’nin yolsuzluğunun yine mahkeme kararıyla onaylandığı ve basına yansıdığı hafta çıkmıştır. Bu da ilâhi adaletin tecellisidir.
Son olarak özetlersek neler söylemek istersiniz?
Özetlemek gerekirse, Deniz Feneri neredeyse son 5 yıldır hain planlara kurban edilmek istenen, her fırsatta acımasızca saldırılan, yardım ettiği aileler, iyilik yolunda birlikte yürüdüğü camia göz ardı edilerek kelimenin tam anlamıyla harcanmak istenen bir kurum oldu. 1 milyondan fazla bağışçı, 60 gönüllü ve 2.5 milyon yardım alan güzel insanlardan oluşan Deniz Feneri ailesinden hiç kimse bugüne kadar Deniz Feneri Derneği hakkında yolsuzlukla ilgili veya başka sebeplerle bir suç duyurusunda dahi bulunmadı. Ancak, Deniz Feneri büyük ailesinin yaptığı güzel işlerde zerre kadar bir katkısı olmayan şer odaklarının yaktığı fitne ateşiyle birlikte, bu milletin önemli bir değeri haline gelen Deniz Feneri Derneği, hakkında yürütülen kirli kampanyanın etkisiyle toplum nezdinde itibarsızlaştırılmaya çalışıldı; buna karşılık Deniz Deneri Derneği ve bu derneğin sevenleri 5 yıldır tüm iftiralara ve asılsız tüm suçlamalara direndi, her ortamda gerçekleri dile getirdi. Bugün yargının verdiği takipsizlik kararının CHP ve Doğan medyasına verilen en güzel cevap olduğunu düşünüyoruz.
Bu dâvâ Deniz Feneri için kapanmıştır. Bundan sonra tüm enerjimizi yine eskiden yaptığımız gibi, yeryüzündeki son yoksula ulaşıncaya kadar yardım faaliyetimizi sürdürmek için kullanacağız. Bizi sevenlerin şunu bilmesini isteriz ki, en başta Deniz Feneri yöneticileri, çalışanları olmak üzere, tüm bağışçılarımız, gönüllülerimiz olarak şerefimiz ve onurumuzla oynayanlara karşı hukuk zemininde gerekli mücadele verilecektir. Derneğimizin kapıları her zaman olduğu gibi bütün iyiliklere ve güzel insanlara sonuna kadar açık olacaktır.
ÜMİT KIZILTEPE-İSTANBUL