Doç. Dr. Sinan Canan, Müslümanların bilimden uzaklaşmasının sebeplerini açıklarken, “Biz köklerden o kadar koptuk ki, bilgiyi kullanamadığımız, vahye dönüp bakmaya zaman bulamadığımız için, şu an dünyadan da ukbadan da kopmuş durumdayız” dedi.
Genç Yorum dergisinden Habibe Işık'a konuşan Doç. Dr. Sinan Canan, Kur’ân‘ın metodolojisini iyi anlaşılması gerektiğini vurgulayarak, Kur’ân’da herkesin bir âyeti olduğunu, bir biyolog olarak kendi âyetinin ise “Yaratmaya nasıl başladığımızı görmek için yeryüzünü gezin dolaşın. (Ankebut Sûresi, 20)” âyeti olduğunu söyledi. Bu âyetin yalnız bir Peygambere veya bir şahsa ait olmadığını, tüm Müslümanlara ait olduğunu, kâinatı gezip görmemiz ve oradan çeşitli ibretler çıkarmamız gerektiğini ifade eden Canan, “Vahiy bilgisinin dekoderi bizde. Sadece gözümüzü çevirip bakacağız. Bir daha bakacağız, çatlak göremeyeceğiz, Kur’ân bize böyle söylüyor. Sürekli bakmamız gerekiyor” dedi.
Fikrini değiştiremeyenler ölülerle delilerdir
“Hep inanmayan birilerini imana getirmeye çalışıyoruz, ama kendimiz mesajı ne kadar anlıyoruz, ne kadar yaşıyoruz, hangi gereklilikleri ne kadar yerine getiriyoruz? Bunu sormaya hiç vaktimiz yok. Ben çok şükür fikrini değiştirebilmiş bir adamım. Fikrini değiştiremeyenler ölülerle delilerdir, diye düşünüyorum” diyen Canan, fikirlerimizi her an değiştirmemiz gerektiğini, ancak değişerek gelişebileceğimizi vurguladı.
İnsan olmak lâzım önce...
Bilimin insanlığın mutluluğu yönünde kullanılabilirliğini değerlendiren Canan, “Bilimin ilerlemesi yapılabilecek her şeyi deneyip bunların sonunda bir takım teknolojik faydalar elde etmeye dayanır. ‘Yapıyorum çünkü yapabiliyorum’ teorisiyle bir taraftan kuantum fiziğiyle CD’yi icat edip içine bir sürü bilgi kaydeder, bir taraftan atom bombası yapıp milyonlarca insanı öldürürsünüz. Bilginin ne işe yarayacağı insana bağlı bir şey. Dolayısıyla insan olmak lâzım önce, sonra bilgimiz bizi her yere götürür” dedi.
İnanıyorsanız bu sizin için vahiydir
Bilimi bütün gerçeklik, bütün hakikat olarak anlamanın sağlıklı bir şey olmadığını vurgulayan Canan, bilimin diğer bilgi kaynakları ile birlikte bir şey ifade ettiğini söylüyor. “İnanıyorsanız bu sizin için vahiydir, inanmıyorsanız insanlık tecrübesidir” diyen Biyolog Sinan Canan, insanlık tecrübesinin de bir bilgi kaynağı olduğunu, binlerce yıllık bir geçmişe dayandığını, ama bunun büyük kısmının yine dinî bilgi olduğunu ifade etti. Canan, “Tek bir yol gösterici arayan kaybeder, kâinat öyle bir yer değil. Biz kâinatın en karışık varlığıyız, kâinatsa bizim algımıza göre çok daha karışık, çok fazla boyutu var, mütevazı ve sakin olup her çiçekten bal almamız lâzım. Sonuçta zaten kendi rolümüzü oynayıp bu dünyadan gitmemiz bekleniyor.” dedi.
Risale-i Nur’un tarzı zaten Kur’ân’ın tarzının bir yansımasıdır
Risale-i Nur’da hep tabiattaki oluşlar üzerinden bir mesaj aramanın olduğunu belirten Canan, Kur’ân’ın metodolojisinin orada genişletildiğini ifade etti. “Bize hep Kur’ân-ı Kerîmi, açıklayıcı kaynakları, tefsiri, fikirleri olduğu gibi değil de kendi dublajımızla okumamız gerektiği öğretilmiş. Halbuki sakin olsak, bunların hepsinin her insanın rahatlıkla çözümleyebileceği basit mesajlar içerdiğini göreceğiz” dedi.
Seren Adıyaman - Habibe Işık / İstanbul